Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13642 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 12468 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ :Dikili Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :26.02.2009 NUMARASI :Esas no: 2007/226 Karar no:2009/48Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.1-Toplanan delillerden; davacının davalıya fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık davalının ise bir kusurlu davranışı kanıtlanamamıştır.Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.2-Davalı kadının 12.11.2007 tarihli dilekçe ile istemiş bulunduğu ziynet eşyaları karşılığı maddi tazminat talebi, Türk Medeni Kanununun 174/1.maddesi gereğince boşanmanın eki niteliğindeki maddi tazminat kapsamında değildir. Başvuru harcı alınmamıştır. Daha sonra nispi harç yatırılması bu isteği usulüne uygun bir dava haline getirmez. Mahkemece kabul edilen ve temyiz edilmeyen 1800 TL.dışındaki talep hakkında "karar verilmesine yer olmadığı" kararı yerine kesin hüküm oluşturacak şekilde ret kararı verilmesi doğru görülmemiştir.3- Davalı kadının ziynetler konusunda usulüne uygun bir davası bulunmadığı halde, kabulüne karar verilen ziynetler nedeniyle davalı lehine vekalet ücreti takdiri de usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda 1, 2 ve 3.bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.