Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12726 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 27336 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Çiftlik Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :2.10.2012NUMARASI :Esas no:2012/86 Karar no:2012/161Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Davalı, ön inceleme duruşmasına katılmış "davayı kabul etmediğini" ifade etmiş; daha sonra verdiği cevap dilekçesinde "boşanmayı kabul ettiğini" bildirmiştir. Mahkeme; "davalının kabul beyanını" boşanma kararı için yeterli görmüştür. Davalının "davayı kabul" beyanı, ancak tarafların boşanma ve mali sonuçları ile varsa çocukların durumu hususunda anlaşmış olmaları, diğer bir ifade ile Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi şartlarının gerçekleşmiş bulunması ve hakim huzurunda bizzat beyanda bulunması halinde değer taşır. Aksi halde "davayı kabul" açıklaması sonuç doğurmaz. (TMK. m. 184/3) Bu bakımdan davalının davayı kabul ettiğine ilişkin irade beyanının, boşanma kararı verilmesi için tek başına yeterli görülmesi doğru değil ise de; toplanan delillerden; davalının sık sık kocasını azarladığı, maaşını elinden aldığı, ortak konutu sık sık terk ederek eşiyle birlikte yaşamaktan kaçındığı; bu suretle Türk Medeni Kanunun 166/1. maddesinde yer alan boşanma sebebinin gerçekleştiğinın anlaşılmasına göre, boşanma davasının kabulü bu sebeple sonucu bakımından doğru bulunmuş, davalının bu yöne ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2-Boşanma veya ayrılık davası açılınca, hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır. (TMK. m. 169) Yasada gösterilen bu tedbirlerin alınması için bir talebin varlığı şart değildir. Talep olmasa bile, gerekmesi halinde geçici nitelikteki bu tedbirlerin alınması gerekir. O halde, dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı yararına "geçimi" için uygun miktarda tedbir nafakası takdir ve tayini gerekirken, bu hususun nazara alınmamış olması doğru bulunmamıştır.3-Davalının Türk Medeni Kanununun 175'nci maddesine dayalı bir nafaka talebinin bulunmadığı gözetilmeden, aleyhine "kesin hüküm" oluşturacak şekilde "yoksulluk nafakası talebinin reddine" şeklinde hüküm tesisi de usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) ve (3.) bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple boşanma bakımından "gerekçenin" değiştirilmesi suretiyle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.