Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11805 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 394 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Kilis 1. Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :22.10.2013NUMARASI :Esas no:2012/939 Karar no:2013/820Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı (koca) tarafından; davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakası ve müşterek çocuk Kifayet'in velayetiyle ilgili düzenleme ve yargılama gideri ile vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, davacı (kadın)'ın ortak evi sık sık terk ederek birlikte yaşamaktan kaçındığı, eşini görmek istemediğini, ondan tiksindiğini ve yüzüne tükürdüğü eşinin evine dönmeyeceğini beyan ettiği; davalı (koca)'nın boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışının kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda davacı (kadın) tamamen kusurludur. Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK.md.166/2). Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.2-Davalı (koca)'nın temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı (koca)'nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.b-Yukarıda birinci bentte açıklandığı gibi evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya sebep olan olaylarda davacı (kadın) tam kusurlu olup, tam kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası verilmez. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları kadın yararına gerçekleşmediği halde yoksulluk nafakasının kabulü doğru olmamıştır.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) maddenin (b) bendinde gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda (2.) maddenin (a) bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere bozmada ve onamada oybirliğiyle tenkitte oybirliğiyle karar verildi.