Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11638 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 26230 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :İstanbul 1. Aile MahkemesiTARİHİ :10.04.2012 NUMARASI :Esas no: 2009/798 Karar no:2012/257Taraflar arasındaki “boşanma” davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı (kadın) ve tarafların ergin olan çocukları Bahar Didem ve Çoruh Hakan tarafından temyiz edilmekle, evrak okundu, gereği görüşülüp düşünüldü:1- Davacı, boşanma davasına ilişkin dava dilekçesinde; tapu sicilinde ergin çocukları adına kayıtlı bulunan (74) parsel sayılı ana taşınmazdaki mesken niteliğindeki (3) nolu bağımsız bölüme ait tapu kaydının 1/2 payının iptali ile kendi adına tescilini istemiş; bu talep sebebiyle, tarafların ergin çocukları B... D... ve Ç... H... boşanma davasına “davalı” olarak dahil edilmişlerdir. Bu talep sebebiyle de olsa, ergin çocukların boşanma davasına dahil edilmeleri doğru değil ise de, davacının taşınmazla ilgili talebi nihai kararla tefrik edildiğine göre; bu husus artık sonuca etkili bulunmamıştır. Çocuklardan B... D... tarafından davacıya karşı bağımsız olarak açılmış Türk Medeni Kanununun 364. maddesine dayanan bir nafaka davası da bulunmamaktadır. Bu çocuğun, taşınmazla ilgili istek yönünden davaya dahil edilmesi üzerine, verdiği cevap dilekçesinde, davacıdan nafaka talep etmiş olması; bu talebe “bağımsız nafaka” davası vasfı kazandırmaz. Bu bakımdan, çocuklardan B... D...'in nafaka isteği hakkında mahkemece hüküm kurulmamış olmasında bir yanlışlık bulunmadığı gibi, taşınmazla ilgili talebin boşanma davasıyla birlikte görülmesini gerektiren bir sebep bulunmadığına göre; tarafların taşınmaz malvarlığı hakkındaki davacı talebinin boşanma davasından ayrılmasına ilişkin karara yönelik iki tarafın temyiz itirazları ile davalı (kadın)'ın ergin kızı için istediği nafakaya ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2- Davalı (kadın)'ın boşanma davasına ilişkin temyiz itirazlarına gelince:Davacı tanıklarının beyanlarında geçen olaylar 1998 - 1999 yıllarına ve 10-12 yıl öncesine ait olup; bu olaylardan sonra, tarafların ortak hayatı uzunca bir süre devam ettirdikleri anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinin devam ettirilmiş olması, davalının bu davranışlarının hoşgörüyle karşılandığını ve sineye çekildiğini gösterir. Bu halde; davacı tanıklarının, değinilen yıllara ait beyanlarında geçen olaylardan dolayı, davalı artık kusurlu kabul edilemez. Daha sonraki yıllarda da, boşanma talebini haklı kılabilecek nitelikte davalının başkaca kusurlu bir davranışı ispatlanamamıştır. Davacının ise, evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği, eşine fiziki şiddet uyguladığı ve küfrettiği, eşinin yakınlarına hakaret ettiği ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu; toplanan delillerle gerçekleşmiştir. Bu durumda, mevcut olaylara göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuz ise de, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının yukarıda açıklanan tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup; davalıya yüklenebilecek hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Tam kusurlu eşin ise, boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan sebeplerle, boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru olmamıştır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bu bentteki bozma sebebine göre davalının boşanmanın fer'ilerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, Bahar Didem ve Çoruh Hakan'ın temyiz itirazları ile davalı (kadın)'ın ergin kızı için talep ettiği nafakaya ilişkin temyiz itirazlarının yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple REDDİNE, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.