MAHKEMESİ :Elazığ 1. Aile MahkemesiTARİHİ :28.04.2011 NUMARASI :Esas no: 2010/108 Karar no:2011/244Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:Davacı tarafından açılan önceki boşanma davası reddedilmiş, karar 15.10.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Tarafların önceki dava sırasında ve o davanın sonuçlanmasından sonra aynı binada altlı-üstlü dairelerde oturmaya devam ettikleri, aynı dairede bir araya gelmedikleri, kocanın daha sonra bu binayı terk edip başka bir kadınla yaşamaya başladığı, bu suretle sadakat yükümlülüğünü (TMK.md.185/3) ihlal ettiği, davalının da, davacı eşyalarını götürmek üzere geldiğinde aralarında çıkan tartışmada 10.09.2007 tarihinde kocasını basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Esasen mahkemece de, bu olayların sübutu kabul edilmiştir. Mahkeme, kadın hakkındaki ceza mahkemesince verilen karardan sonra tarafların bir müddet bir arada yaşadıklarını, davacının söz konusu yaralama olayından dolayı eşini affettiğinin kabulü gerektiğini, bu durumda davalıya artık kusur yüklenmesinin mümkün olmadığını, davacının tam kusurlu olduğunu kabul etmektedir. Oysa 10.08.2007 tarihinde vukuu bulan yaralama olayından sonra, davalının kocası aleyhine 19.09.2007 tarihinde nafaka davası açtığı ve ayrı yaşamakta haklı görülerek lehine nafakaya hükmolunduğu görülmektedir. Davalı vekili de önceki boşanma davasının neticelenmesinden sonra tarafların ortak yaşamı sürdürmek amacıyla bir araya gelmediklerini kabul etmektedir. Bu durumda, kocanın eşini affettiğinin kabulü hatalıdır. Gerçekleşen olaylara göre, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Bu sonuca kocanın ağır kusurlu eylemleriyle ulaşılmış ise de, davalı da az da olsa kusurlu olup, davalının “ben bir araya gelmem… sizi süründüreceğim…” şeklindeki sözlerinden davaya itirazının, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, evlilik birliğinin devamında davalı bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı dosya kapsamı ile belirlenmiştir. Bu durumda davanın kabulü ile Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi gereğince tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, isteğin reddi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.