MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiDAVA TÜRÜ : 5395 Sayılı Yasaya Göre Koruma KararıYukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; onanmasına dair Dairemizin 16.09.2014 gün ve 10765-17489 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü; ...; 02.09.2013 doğumlu küçüğe ... Bakanlığınca belirlenen "genişletilmiş bağışıklık programı" uyarınca yapılması zorunlu aşıları velilerinin yaptırmadığını, yaptırmaktan da kaçındıklarını ileri sürerek, küçük hakkında 5395 sayılı Kanunun 5. maddesinin (1.) bendinin (d) alt bendi uyarınca, sağlık tedbirine karar verilmesini istemiş, mahkemece; istek reddeddilmiş. ... İl Müdürlüğünün temyizi üzerine karar Dairemizce 16.09.2014 tarih, 2014/10765-17489 sayılı ilamla onanmıştır. ... karar düzeltme yoluna başvurmuştur.Türkiyenin taraf olduğu "Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi" hükümlerine göre, tıbbi müdahalenin ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabileceği, muvafakat verme yeteneği olmayan bir kimse üzerinde ise tıbbı müdahalenin sadece onun doğrudan yararı için yapılabileceği, müdahaleye muvafakat verme yeteneği bulunmayan küçüğe veya akıl hastalığı ve benzeri herhangi bir sebepten dolayı muvafakat verme yetene??i bulunmayan bir yetişkine sadece yasal temsilcisinin veya kanun tarafından belirlenen bir kişi veya makam ve kuruluşun izni ile müdahalede bulunulabileceği (Söz. m. 6), bu halde dahi, bu kişi, makam veya kuruluşa, müdahalenin amacı, niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgi verilmesi zorunludur. Buna göre, Küçüğe yapılacak tıbbi bir müdahalenin kural olarak ancak yasal temsilcisinin izniyle yapılabileceğinde duraksama yoktur. Sorun, tıbbi müdahalenin amacı, niteliği, sonuçları ve müdahale edilmemesi halinde, ortaya çıkabilecek tehlikeleri hakkında ana ve baba aydınlatıldığı halde, rıza göstermemeleri halinde nasıl hareket edilmesi gerektiğindedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukla ilgili her türlü kararlarda onun üstün yararının esas olduğunu öngörmektedir. Diğer yandan Türk Medeni Kanunu da, yukarıdaki uluslararası sözleşme hükümlerine paralel olarak ana ve babanın velayetleri altındaki çocukların bakım, bedensel, zihinsel, ruhsal ve toplumsal gelişmeleri konusunda onların menfaatini gözönünde tutarak, gerekli kararları alacaklarını ve uygulayacaklarını kabul etmiştir (TMK. Md 339 I. 340/1). Şu halde, ana ve babanın çocuklarla ilgili karar alırken, onların menfaatlerini ve üstün yararlarını gözönünde tutmaları asıldır. Buna aykırı bir tutum haklı görülemez. Küçüğe yapılacak müdahalenin amacı, niteliği ve sonuçları ile yapılmaması halinde ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda aydınlatıldıkları halde, ana ve babanın haklı bir sebep göstermeksizin müdahaleye karşı çıkmaları durumunda çocuğun üstün yararı esas alınarak müdalenin gerekli olup olmadığına karar verilmelidir.Somut olayda çocuğa uygulanacak aşının, gelecekteki hastalıklardan çocuğu birey olarak korumak ve toplum sağlığı açısından gerekli olan, ... Bakanlığınca belirlenen "genişletilmiş bağışıklık programı" uyarınca yapılması zorunlu aşılardan olduğu görülmektedir. Böyle bir durumda çocuğun yasal temsilcileri uygulanacak aşı ile ilgili olarak aydınlatıldıkları halde, hiç bir haklı gerekçe ileri sürmeksizin buna rıza göstermiyorlarsa, çocuğun menfaatine aykırı olan bu tavra hukuki sonuç bağlanamaz. Diğer bir ifadeyle ana ve babanın rıza göstermemeleri çocuğun üstün yararına açıkça aykırı ise rıza aranmaz. Olayda veli çocuğa aşı uygulanmasına karşı çıkmış ise de, bu beyanlarını haklı gösterecek bir sebep ve delil göstermediği gibi, dosyada da, yapılması istenilen aşının çocuğun üstün yararına aykırı olacağına ilişkin bir bulgu ve olgu bulunmamaktadır. Aşının, çocuğun gelecekteki bireysel sağlığı yanında, toplum sağlığı açısından da yapılması zorunlu olduğuna göre, isteğin kabulüne karar verilmesi gerekirken, salt ana ve babanın rıza göstermedikleri gerekçesine dayanılarak talebin reddi doğru olmamıştır. Ne var ki, ilk incelemede bu yönün gözden kaçtığı ve hükmün onandığı görülmekle, davacının, karar düzeltme talebi haklı ve yerinde olup, kabulüne, Dairemizin onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme kararının açıklanan sebeple bozulmasına karar verilmesi gerekli olmuşturSONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeple Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440-442'nci maddeleri gereğince davalının karar düzeltme talebinin KABULÜNE, Dairemizin 16.09.2014 tarih. 2014/10765-17489 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme kararının yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.