Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9995 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 661 - Esas Yıl 2010





Tebliğname No : 1 - 2010/7102MAHKEMESİ : Bursa 5. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ VE NO : 27/05/2009, 2008/333 (E) ve 2009/187 (K)SUÇ : Kastın aşılması suretiyle kastenöldürme. TÜRK MİLLETİ ADINA 1) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Mustafa'nın maktul Gökhan'a yönelik eyleminin sübutu kabul, haksız tahrik ve takdiri indirim nedeninin niteliği ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yasal savunmaya, hata hükümlerinin uygulanması gerektiğine, eksik soruşturmaya, katılan Ömer'in haksız tahrikin bulunmadığına, Cumhuriyet Savcısının haksız tahrikin derecesine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; Ancak; a) Dosya kapsamına göre; maktul G.. E.. ile arkadaşı G.. A..'ın olay gecesi 06.00 sıralarında hırsızlık yapmak amacıyla bir apartmana girdikleri, sanıkların mağdur Cengiz'in evinin balkonunda olduğunu gören aynı sitede oturan tanık İsmail'in polisi araması üzerine olay yerine sanık Mustafa ile birlikte iki polis memurunun sevkedildiği, sanık Mustafa'nın ekip amiri Resul'ün talimatı ile sanıkların kaçmasını önlemek amacıyla apartmanın giriş kapısı önünde beklemeye başladığı, diğer iki polisin arka taraftaki yangın merdivenlerinden binaya tırmanarak maktul ve arkadaşını yakalamaya çalıştıkları, bu sırada polis telsizlerinin sesini duyan maktul ve arkadaşının apartmanın dış kapısından çıkmak istedikleri, ancak olay yerine yardıma gelen apartman kapıcısı tanık Hüseyin'in dış kapıyı kilitlemesi üzerine bunu başaramadıkları, bunun üzerine havalandırma boşluğundan kapının üstündeki sundurmaya çıkarak, kapının önünde bekleyen sanık polis memurunun tam önüne atlayarak kaçmaya çalıştıkları, sanığın "Durun Polis"şeklinde uyarıda bulunup teslim olmalarını isteyerek havaya bir el uyarı ateşi yaptığı, maktul ve arkadaşının kaçmaya çalışması üzerine sanığın maktulü tutarak yakalamaya çalıştığı, aralarında başlayan boğuşmada maktulün sanığın boğazına sarılarak sanıkla birlikte yere düştükleri, tekrar ayağa kalktıklarında maktulün sanığı itekleyerek elinden kurtulduğu ve kaçmaya başladığı, bu sırada sanığın bahçe duvarından öbür tarafa atlayan maktulün arkadaşı olan şahsın sağ elini belinin hizasından kaldırarak kendisine dönmesi üzerine şahsın sağ elinde siyah bir cisim gördüğü, havanın karanlık olmasından dolayı silah zannedip kendisine ateş edebileceğini düşünerek, elindeki silahla kendisini korumak için kendisini sol tarafına doğru atarken "dur teslim ol Polis" diyerek ikazda bulunup bir el ateş etmesi sonucu, bahçe duvarının üstündeki korkuluğu aşarak dışarı çıkmaya çalışan maktulün sol kasık bölgesinden yaralanıp, kurşunun vena ilyaka communis, sol böbrek, dalak ve sol akciğerde meydana getirdiği yaralanma sonucu öldüğü olayda; sanığın Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 16. maddesine göre doğan silah kullanma yetkisini taksirle aştığı anlaşılmakla, sanık hakkında TCK.nun 24. maddesi delaletiyle 27/1 maddesi gereğince işlem yapılması yerine yazılı şekilde uygulama yapılarak sanığa fazla ceza tayini, Kabule göre de; b) Görevi nedeniyle kendisinde bulunan silahı olayda kullanan sanık hakkında TCK.nun 266.maddesinin de uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmekle, sanık müdafii ile Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak (BOZULMASINA), 26.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.