Tebliğname No : 12 - 2011/289140MAHKEMESİ : Alanya 2. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ VE NO : 16/05/2011, 2011/36 (E) ve 2011/84 (K)SUÇ : Bilinçli taksirle ölüme neden olma TÜRK MİLLETİ ADINA 1-23.07.2009 tarihli iddianame ile sanık Yurt'un 5237 sayılı TCK.nun 179/3. madde delaletiyle aynı Yasanın 179/2. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle de dava açıldığı, Alanya 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 25.11.2009 tarihli görevsizlik kararında açılan bu dava ile ilgili bir anlatım ve sevkin bulunmadığı, bu nedenle Mahkemece trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan bir hüküm kurulmadığı anlaşıldığından, bu suç yönünden açılan dava inceleme dışında bırakılmıştır. 2-Sanık Yurt hakkında bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde; Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın eyleminin sübutu kabul, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yetersiz gerekçeye, eksik incelemeye, temel ceza tayininde alt sınırdan uzaklaşılmaması gerektiğine yönelen, katılanlar vekilinin TCK.nun 62. maddesinin uygulanmaması gerektiğine ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; Oluşa, dosya içeriğine ve kabule göre; sanığın olay tarihinde sürücü belgesi alamayacak derecede görme bozukluğu bulunduğu halde yeterli aydınlatma koşulları olmayan yolda alkollü olarak araç kullandığı, kullandığı aracın hızını yolun zeminine göre ayarlamayarak direksiyon hakimiyetini kaybettiği, bu sırada karşı şeride geçip yol kenarında yürüyen maktule çarptığı, çarptıktan sonra bağırma sesi duymasına rağmen durmayarak yoluna devam ettiği, olaydan yaklaşık 3 saat sonra yoldan geçenler tarafından yapılan ihbar üzerine yol üzerinde yaralı bir şekilde yatan maktulün hastaneye götürüldüğü ancak yapılan tıbbi müdahalelere rağmen kurtarılamayarak öldüğü, çarpmanın etkisiyle sanığın kullandığı aracın plakasının yola düştüğü, sanığın bu şekilde yakalandığı olayda; Eylemi nitelendirebilmek için öncelikle hukuki düzenlemeden bahsetmek gerekmektedir; Kişinin yaşama hakkını korumak amacıyla ihdas edilen suçlarda neticenin ifade ettiği haksızlık aynıdır. Zira tüm bu suçlarda kişinin yaşamının sona erdirilmesi cezai yaptırıma bağlanmaktadır. Buna karşılık kişinin yaşamını sona erdiren fiiller, işleniş şekillerine, yani hareketin ifade ettiği haksızlığa göre farklı suç tipleri olarak düzenlenmiştir. TCK'da ölüm neticesini cezalandıran suçlar, kasten veya taksirle işlenip işlenmediğine (TCK m. 81, 85); kasten işlenmişse icrai hareketle mi (TCK m. 81), ihmali hareketle mi (TCK m. 83) işlendiğine göre farklı değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Öldürmeyi yasaklayan davranış normunun, kasti, icrai bir hareketle, yani başkasının hayatını sona erdirmeye yönelik aktif bir davranışla gerçekleştirilmesi halinde 81. maddede düzenlenen kasten öldürme suçu işlenmiş olur. Bu suçun oluşması bakımından önemli olan husus, başkasının hayatını ortadan kaldırmaya yönelik bir saldırının icra edilmiş olmasıdır. Buna karşılık öldürmeyi yasaklayan davranış normu, ihmali bir hareketle de ihlal edilebilir. Bu durumda fail, başkasının hayatını sona erdirmek amacıyla aktif bir davranış gerçekleştirmemektedir. Bu ihtimalde öldürme suçu, başkasının hayatını korumakla yükümlü bulunan kişinin, bu yükümlülüğünü ihlal etmesi suretiyle işlenmektedir. Bu ihtimalde fail, ancak hukuken (kanun, sözleşme, öngelen tehlikeli davranış nedeniyle) başkasının yaşamını korumakla yükümlü bulunan, yani başkasının yaşamına yönelik saldırı veya tehlikeden o kişiyi korumayı hukuken garanti eden kişi olabilir. Şayet başkasının yaşamını korumak bakımından hukuki yükümlülük altında bulunan kişi, bu yükümlülüğünü ölüm neticesinin gerçekleşeceği bilincine rağmen yerine getirmezse, kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesinden (TCK m. 83) söz edilir. Buna karşılık, böyle bir yükümlülük altında bulunan kişi, yükümlülüğünü bilinçli bir şekilde ihmal etmekle birlikte, bu yükümlülük ihlalini korumakla yükümlü olduğu hayatın sona ereceği bilinciyle yapmamışsa ve fakat bu yükümlülük ihlaline bağlı olarak yine de ölüm neticesi meydana gelmişse taksirle ölüme sebebiyet verme suçu (TCK m. 85) söz konusu olur. Ölüm neticesinin ihmali bir davranışa bağlı olarak meydana geldiği hallerde somut olayın koşulları dikkate alınarak, ölüm neticesi bakımından failin kasten mi, yoksa taksirle mi hareket ettiği dikkatlice belirlenmelidir. Hiç kuşkusuz, ölüm neticesinin kasten meydana geldiği hallerde bunun olası kastla; taksirle meydana geldiği hallerde ise bilinçli taksirle meydana gelip gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır. Bu çerçevede, 83. maddedeki suçun oluşabilmesi için, kanun, sözleşme veya öngelen davranıştan kaynaklanan başkasının yaşamını korumak ve gözetmek yükümlülüğü altında bulunan kişinin, korumak ve gözetmekle yükümlü olduğu hayatın sona erme tehlikesi ortaya çıkmasına rağmen, bilinen veya öngörülen ölüm neticesinin gerçekleşmesi için (doğrudan kast) veya öngörülen ölüm neticesi kabullenilerek (olası kast) sözü geçen hayatı kurtarmaya yönelik icrai bir davranışta bulunmaması gerekir. Buna göre somut olayda; Olay tarihinde, kendisinin kullandığı araçla giderken çarptığı maktulü yolda sürükleyen sanık Yurt, öngelen tehlikeli davranışı nedeniyle yaraladığı maktule yardım etmek veya yardım edecek birilerini çağırmak, yani yaralananın ölmemesi için gerekli çabayı göstermek yükümlülüğü altındadır. Bu nedenle yükümlülüğü kasten yerine getirmeyip aracını durdurmayarak, çarparak yaraladığı maktulün ölmemesini sağlamak için icrai bir davranışta bulunmayan sanık, meydana gelen ölüm neticesinden ihmali davranışla ölüme neden olmak suçundan TCK.nun 83/2-b delaletiyle aynı Yasanın 83/3. maddesi gereğince sorumludur. Buna göre sanık hakkında 83/3. madde uyarınca makul bir temel ceza belirlenmek suretiyle hüküm kurulması gerektiği düşünülmeksizin, suç niteliğinin yanlış tayini ile TCK.nun 85/1, 22/3 ve 62/1. maddeleri gereğince hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafii, Cumhuriyet Savcısı ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, hükmün CMUK.nun 321. maddesi uyarınca farklı gerekçeyle tebliğnamedeki düşünce gibi (BOZULMASINA), 27/11/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.