Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 75 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 11122 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Asliye Ceza MahkemesiSuç : 5846 Sayılı Kanuna Aykırılık Yerel Mahkemece bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak;Sanığın, ticari amaçla seyyar tezgahta korsan ve bandrolsüz kaset ve CD bulundurmak şeklinde gerçekleşen eyleminin, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Kanun'un 5101 sayılı Kanun ile değişik 81/9-1-a ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Kanun'un 5728 sayılı Kanun ile değişik 81/4. maddelerinde düzenlenen suça uyduğu gözetilerek, suç ve karar tarihlerinde yürürlükte bulunan yasa hükümleri birlikte ele alınıp, 5237 sayılı TCK'nın 7/2. maddesi uyarınca önceki ve sonraki yasaların bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle denetime olanak sağlayacak biçimde lehe olan hüküm belirlenerek sanığın cezalandırılması yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/06/2008 gün ve ..., 13/11/2007 gün ... sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin CMK'nın 231/5-6. maddesindeki şartlar gözetilmek suretiyle seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme gibi diğer kişiselleştirme nedenlerinden önce hakim tarafından değerlendirilmesinin zorunlu bulunduğu, sanığın suç tarihi itibariyle engel adli sicil kaydı da bulunmadığı gözetilerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi, Kabule göre de;5237 sayılı TCK'nın 61. maddesi uyarınca hakim somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını ve failin güttüğü amaç ve saiki göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. 5237 sayılı TCK'nın “adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3/1. maddesi uyarınca suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. Bu itibarla; kanunda öngörülen alt ve üst sınır arasında temel cezayı belirlemek hâkimin takdir ve değerlendirme yetkisi içindedir. Ancak; Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 289. maddeleri uyarınca hükümde bu takdirin denetime olanak sağlayacak biçimde, hak ve nesafet kurallarına uygun, dosya içeriği ile uyumlu yasal ve yeterli gerekçesinin gösterilmesi zorunludur. Yasa metinlerindeki ifadelerin tekrarı bu metinlerdeki genel nitelikli ölçütler somut olaya ve failine özgülenmediği müddetçe yeterli bir gerekçe değildir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanık hakkında yasal ibarelerin tekrarı ile yetinilerek yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile temel ceza uygulanırken alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini, Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 11/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.