Taraflar arasındaki akdin feshi-menfi tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapıldığı gerekçesi ile önceki kararda direnilmesine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Dava, ayıplı satış nedeniyle akdin feshi ve verilmiş olan çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine İlişkindir. Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davalının davacı bayisine sattığı jeneratörlerin garanti belgelerinin bulunmamasının hukuki ayıp teşkil ettiği, hal böyle olunca davacının sözleşmeyi feshinde haklı olduğu gerekçeleri İle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dairemiz bozma kararında; "uyuşmazlığın satıcının ayıplı mal satışına karşı tekeffülü hükümlerinden kaynaklandığı, taraflar tacir olduğundan Öncelikle TTK'nın 25/3. maddesinde Öngörülen sürelerde ayıp ihbarının bulunup bulunmadığı üzerinde durulup sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği" belirtilmiş, mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapıldığı gerekçeleri île önceki kararda direnilmiş, direnme kararının temyizi üzerine verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, "mahkemenin süresinde ayıp ihbarı olup olmadığını tartışarak hüküm kurduğu, bu halin Yargıtay bozma kararına eylemli uyma niteliğinde olduğu" belirtilerek dosya davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için Dairemize gönderilmiştir. Taraflar arasında 142 adet benzinli jeneratör satışı sözleşmesi imzalandığı, sözleşme konusu malların davacıya teslim edildiği dosyaya bir örneği sunulan ve tarafların imzasını taşıyan "Sipariş Sözleşmesi" içeriğinden ve tarafların karşılıklı beyanlarından anlaşılmıştır. Sözleşme hükümleri yerine getirildikten ve taraflar edimlerini ifa ettikten sonra sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etmek TMK'nın 2. maddesindeki objektif iyiniyet kuralıyla bağdaşmadığından davacı tarafın bu yöne ilişkin iddialarına itibar etmek mümkün olmamıştır. Uyuşmazlık, süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı, garanti belgesi verilmemiş olduğunu iddia etmiş ve bu durumun tek başına ayıp nedeni olarak kabulü gerektiğini bildirmiştir. Davalı ise mallarla birlikte garanti belgelerinin de teslim edildiğini savunmuştur. Dava konusu malların naylon ambalajlı olarak teslim edildiği, davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesi içeriğinden anlaşıldığı gibi, dosyaya sunulan fotoğraflarla da sabittir. O halde, ilk bakışta ve normal bir muayene ile şeffaf naylon ambalaj içinde garanti belgesi bulunup bulunmadığının saptanması mümkündür. Taraflar tacir olup, tacirler arasındaki satışlarda ayıp ihbar süreleri TTK'nın 25/3. maddesinde 2 ve 8 gün olarak belirlenmiştir. Davacının kendi beyanına göre, "garanti belgesi bulunmadığı gerekçesiyle" müşterilerine sattığı mallardan ilk iade 29.02.2004 tarihinde, daha sonraki 10.03.2004 tarihinde ve sonrakiler de 07.04.2004 ve 03.05.2004 tarihlerinde gerçekleşmiştir. Bu durumda davacı, kendi kabulünde de anlaşılacağı gibi malların "garanti belgesiz" olduğunu en erken 29.02.2004 tarihinde öğrendiği halde ayıp ihbarını 07.05.2004 tarihli noter ihtarnamesiyle göndermiştir. Hal böyle olunca ayıp ihbarının süresinde olduğunun kabulü somut olay bakımından doğru görülemez. Bu arada şu hususu da hemen belirtelim ki, satıcının alıcıya garanti vermiş olması hali hiçbir surette gerek TTK'nın 25. ve gerekse BK'nın 198. maddelerinde yer alan ayıp ihbar sürelerini asla ortadan kaldırmaz. Bu nedenle, o malın alıcısı olan kişinin, "satanın ayıba karşı tekeffülü" hükümlerinden yararlanabilmesi için mutlaka TTK'nın 25. ve BK'nın 198. maddeleri hükümlerinde, açık ve gizli ayıplar için öngörülen yasal süreler içerisinde ayıp İhbarında bulunmuş olması şarttır (Bkz. İsmail Doğanay, Ticari Alım-Satım Akdi ve Nevileri, Ankara 1993, sn. 152-153). Kaldı ki, taraflar arasındaki sözleşmenin 12. maddesinde, satılan malın fatura tarihinden itibaren 1 yıl süreyle işçilik, imalat ve malzeme hatalarına karşı satıcının garantisi altında olduğu öngörülmüştür. Satıcı davalı da anılan sözleşme hükmünü inkar etmemiştir. Davacı, sadece garanti belgesiz mal verildiği iddiasında bulunmuş, kendisine teslim edilen jeneratörlerin arızalı olduğunu iddia ve ispat etmemiştir. Aksine, kendi yaptırdığı 14.05.2004 tarihli noter tespitiyle deposundaki 102 adet jeneratörün sağlam olduğu saptanmıştır. Mahkemece bu yönler gözetilmeden süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), peşin haran istek halinde iadesine, 13.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.