Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9876 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 29 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki birleşen istirdat-itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün asıl davada davacılar vekilince duruşmasız, asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl davada davalı birleşen davada davacı vek. Av. ... gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-KARAR-Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkillerinin keşideci ve avalist olarak, davalının lehtar sıfatıyla yer aldığı iki adet bononun satın alınan mallara karşılık verildiğini ve bedelleri de ödendiği halde bedelsiz hale gelen senetlerin iade olunmayarak 8.000 YTL ve 27.000 Euro bedel üzerinden doldurulmak suretiyle davalı tarafından müvekkilleri aleyhine iki ayrı takibe konu edildiğini belirterek iki adet senet nedeniyle müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve %40 oranında tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yanlar arasında ticari ilişki bulunduğu gibi arkadaşlık nedeniyle borç para verilmesi konusunda da ilişki bulunduğunu, takibe dayanak senetlerin de müvekkilince davacılara verilen borç paralara karşılık alındığını ve bedellerinin ödenmediğini bildirerek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Yargılama sürerken davalı yanca davacılardan ... aleyhine ticari ilişkiden kaynaklanan bakiye 37.181,00 TL alacağın tahsiline yönelik girişilen icra takibine davacının (karşı davalı) itirazı üzerine aynı mahkemede itirazın iptali davası açılmış ve ayrıca %40 oranında icra inkar tazminatının davacı (karşı davalıdan) tahsili istenilmiştir. Davacı (karşı davalı) ... vekili cevabında, davanın reddi gerektiğini savunmuş, yerel mahkemece birleştirme kararı verilmiştir. Yargılama sırasında davacılar vekilince asıl davaya konu icra takip tutarlarının ödendiği bildirilerek dava istirdat davasına dönüşmüştür. Mahkemece toplanan deliller birlikte değerlendirilerek benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, asıl davaya konu senetlerde düzenleme sebebinin nakden şeklinde bulunduğu, davacı taraf ödeme savunmasında bulunarak bir takım belgeler sunmuş ise de davalının birleşen dava dilekçesinde ve isticvap beyanında bu senetlerin mal karşılığı alındığına dair beyanda bulunmasıyla senetlerin düzenleme sebebini talil ederek ispat yükünü üzerine aldığı, sonrasında davacıların ödeme tutarından daha fazla mal teslim edildiği hususu davalı (karşı davacı) yanca kanıtlanamadığı, davalının kötüniyetle takipler yaptığının belirlendiği gibi öte yandan birleşen davaya konu takibe dayanak yapılan borç ikrarını içeren belgedeki imzanın davacı (karşı davalı) ...'na ait olduğunun Adli Tıp Kurumu raporuyla anlaşıldığı, yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilen bu belge kapsamında dinlenen tanıkların beyanlarıyla asıl ve birleşen davaya konu ilişkinin aynı ilişki olduğunun belirlendiği ve davacının (karşı davalı) her iki davaya konu borcu da ödediğinin kanıtlandığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, davacı tarafın iki ayrı icra takip dosyasına ödemiş oldukları tutarların ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan (karşı davacı) tahsiline, tazminat isteminin reddine, birleşen davanın ise ayrıca reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı (karşı davacı) vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Birleştirilen davalar bağımsızlıklarını koruduklarından herbiri yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılıp hüküm kurulması gerekir. Somut olayda asıl dava kambiyo senetlerine dayalı menfi tespit ve istirdat davası olup davacılar nakden kaydını taşıyan bonolardan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini istemiş, davalı ise davacılar ile arasında mal alışverişinden dolayı uzun yıllardan beri ticari ilişki bulunduğu ancak zaman zaman da davacılara borç para verdiğini, dava konusu senetlerin verilen borç para karşılığında düzenlendiğini savunmuştur. Bu durumda asıl davada ispat külfeti davacıdadır. Zira davalının savunması karşısında talilden sözedilemez. Mahkemece asıl davada ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Birleşen dava dosyasının temelini oluşturan icra takibinde 22.12.2002 tarihli borç ikrarını havi bir belgeye dayanılmıştır. Bu belge altındaki ...'na atfen atılan imzanın adı geçen davacıya ait olduğu imza incelemesi sonucunda düzenlenen Adli Tıp Kurumu raporuyla saptanmıştır. Bu durumda anılan belge borç ikrarını havi yazılı bir delil niteliğinde olup mahkemece bu belgenin yazılı delil başlangıcı olarak nitelendirilmesi isabetsizdir. Hal böyle olunca birleşen davada da ispat külfeti bu belgede yazılı borcun ödendiğini savunan birleşen davanın davalısı ...'na aittir. Dosyaya bir takım ödeme dekontları sunulmuş ise de davalı (karşı davacı) dekontlarda yazılı ödemelerin başka bir alacağa yönelik bulunduğunu ileri sürmüştür. Belgenin düzenlendiği tarihten sonraki ödemelerin başka bir alacağa yönelik olduğu yönündeki iddianın ise davalı (karşı davacı) tarafından yazılı delillerle ispatı zorunludur. Bu durumda mahkemece belirtilen ilkeler çerçevesinde deliller toplanıp her bir dosya için ayrı ayrı değerlendirilerek konusunda uzman bir bilirkişiden ödemelerin hangi borca ilişkin olabileceği yönünden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor da aldırıldıktan sonra varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet yoktur. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı (karşı davacı) vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı (karşı davacı) yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının (karşı davalı) tüm, davalının (karşı davacı) istirdata konu tutara talep olmadığı halde faiz yürütülmesine dair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı (karşı davacı) yararına takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı (karşı davacıya) ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 01/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.