MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit - istirdat davalarının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili; müvekkilinin balık çiftliği işlettiğini, taraflar arasında süregelen ticari ilişki kapsamında müvekkilinin davalıdan balık yemi satın aldığını, davalı yanca müvekkili aleyhine 10.000,00 TL bedelli bir adet bonodan dolayı icra takibine girişildiğini, müvekkilinin takip konusu bonoyu mal siparişi karşılığında düzenlediğini, fakat davalının taahhüt ettiği malı teslim etmediğini, böylece bononun bedelsiz kaldığını ileri sürerek bono nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve %40 oranında tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkilinin yem üreticiliği yaptığını, balık üreticiliği yapan davacının müvekkilinden muhtelif tarihlerde satın aldığı balık yemi bedellerine ilişkin takip konusu bonoyu düzenleyerek verdiğini belirterek, davanın reddine ve tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; taraflar arasında balık yemini konu alan satış sözleşmesinin akdedildiği, takip konusu bonoda malen kaydı bulunmasına göre davacının senedin temel ilişkisini oluşturan malı teslim aldığının kabulü gerektiği, davacının teslim aldığı malın bedelinin 7.500,00 TL'sini ödediği, dolayısıyla davacının takibe konu 10.000,00 TL tutarlı bonodan 7.500,00 TL'si kadar borçlu olmadığı, bakiye kısım yönünden sorumluluğunun devam ettiği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, takibin 2.500,00 TL alacak miktarı için devamına ve davacı yararına tazminata karar verilmiş hüküm taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 06.07.2011 tarih, 2010/14949 E. - 2011/9557 K. sayılı ilamıyla "Dava İİK'nun 72. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. Bu durumda mahkemece, borçlu olunmayan hüküm saptanarak talep de gözetilmek suretiyle menfi tespit hükmü kurulması gerekirken menfi tespit davasıyla bağdaşmayacak şekilde hükümde belirlenen miktar yönünden takibin devamına şeklinde hüküm oluşturulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı vekili; 22.03.2012 tarihli dilekçesi ile yargılama sırasında icra tehdidi altında 14.441,04 TL ödeme yaptıklarını belirterek, davaya istirdat davası olarak devam edilmesini talep etmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda alınan ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; davanın kısmen kabulü ile 9.965,87 TL'nin 2.441,04 TL'si için 13.06.2006 tarihi, 7.524,83 TL'nin ise 25.04.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 04.04.2013 tarih 2013/707 E. 2013/5811 sayılı ilamıyla “Dava 13.08.2002 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesine açılmıştır. Nitekim yargılama aşamasında Aile Mahkemesi sıfatı yönünden herhangi bir ara karar bulunmamakta ise de karar başlığında, kararı veren mahkeme olarak “Aile Mahkemesi sıfatıyla” denilmiş, yine karardan sonra düzenlenen 27.11.2012 tarihli harç tahsil müzekkeresinde, bozmadan sonra gönderilen davalı vekiline duruşma gününü bildiren bir davetiyede ve 22.03.2012 tarihli bir müzekkerede “ Aile Mahkemesi sıfatıyla” ifadesi yazılmıştır. Açıklanan bu yanlışlık mahallince giderilebilecek bir hata olarak görülmediğinden bu yanlışların giderilebilmesi için hükmün bozulmasına” karar verilmiştir. Yerel mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, istirdat davasının kabulüyle toplam 9.965,87 TL bedelin 2.441,04 TL'lik kısmı için 13.06.2006 tarihinden, 7.524,83 TL'lik kısmı için 25.04.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Mahkemece eksik temyiz harcı yatırıldığından bahisle davalı vekili tarafından anılan harç eksikliğinin ikmal edilmesi için düzenlenen muhtıra davalı vekiline 04.09.2014 tarihinde tebliğ olunmuş, davalı vekilince muhtıra gereğinin 16.09.2014 tarihinde ifa edildiği saptanmıştır. Bu kez yerel mahkemece 16.09.2014 tarihinde verilen ek karar ile davalı vekilinin eksik temyiz harcı ikmalini HUMK 434-3. maddesinde belirtilen yedi günlük kesin süresinde yerine getirmediğinden bahisle davalının temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş, davalı vekili tarafından bu ek karar süresinde temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının reddiyle hükmün davalı yönünden onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. 2- Davacı vekilinin temyiz istemine gelindiğinde; davacı vekilince dava dilekçesinde tazminat isteminde de bulunulduğu halde, bu istem yönünden yerel mahkemece olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin ek karara ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle yerel mahkemenin 16.09.2014 tarihli ek kararının onanmasına, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 01.07.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.