Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9700 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12931 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ ...Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vek. Av. ...'ın gelmiş, diğer taraftan kimsenin gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-KARAR-Dava, davalı tarafından talep edilen kredi sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç bulunmadığı iddiasıyla açılan menfi tespit davasıdır. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davalı banka ile dava dışı...arasında 09.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede davacıların müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, daha sonra düzenlenen 30.12.2010 tarih ve 03.09.2012 tarihli sözleşmelerde ise davacıların imzalarının bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu borcun hangi sözleşmeden kaynaklandığı ve buna göre davacıların kefalet sorumluluklarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda hangi sözleşmeden kaynaklandığının tespit edilemediği bildirilmiştir. Bu haliyle rapor yeterli incelemeyi içermediği gibi, Yargıtay denetimine de elverişli değildir. Zira, bilirkişi incelemesinin banka kayıt defterleri üzerinde yapılması ve dava konusu borcun hangi sözleşme kapsamında kullandırılan krediden kaynaklandığının açıkça belirlenmesi uyuşmazlığın çözümü açısından büyük önem taşımaktadır. Zira, dava konusu borcu doğuran kredinin davacıların müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları 09.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullanıldığının saptanması halinde davacıların kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarıyla sınırlı olarak sorumlu olacaklarının kabulü gerekir. Aksi takdirde ise, yani dava konusu borcu doğuran kredinin davacıların imzaları bulunmayan sonraki genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığının belirlenmesi durumunda davacıların sorumlu tutulamayacakları kuşkusuzdur. Bu durumda mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişi ya da bilirkişi heyetine yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde davalı banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 30.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.