Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 962 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4178 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda davanın kabulüne dair verilen hüküm davalı vekilince süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ...'un gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-KARAR-Davacı vekili, davalı ile icra takibine konu 12.01.2009 tanzim ve 16.02.2009 vade tarihli 1.500.000,00 TL meblağlı bonoda borçlu olarak imzası bulunan müvekkili şirketin, senet tanzim tarihi itibariyle yetkilisi ... ile muvazaalı olarak müvekkili şirketin bonoda yazılı olan gerçek ticaret adresine ödeme emrinin tebliğ edilmeyip .../... adresine tebliği sağlanarak hakkında başlatılan icra takibinin kesinleştirildiğini ve müvekkili şirketin mallarının haczedildiğini, müvekkilinin davalı-lehtardan borç para almadığı gibi bono da vermediğini, davalıya borçlu olmadığını, takip dayanağı bono ile ilgili olarak müvekkili şirketin ticari defterlerinde de herhangi bir kayıt bulunmadığını ileri sürerek icra takibine konu senedin iptali ile müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine, %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin takip dayanağı bono sebebiyle davacıdan alacaklı olduğunu, dava konusu bono nedeniyle davacının şikayeti üzerine ... Başsavcılığınca müvekkili hakkında dolandırıcılık suçundan başlatılan soruşturma sonunda 13.10.2011 tarihli takipsizlik kararı verildiğini, davacı şirket yetkilisi ... ile müvekkili ...'in akraba olmalarının dava dışı davacı yetkilisinin şirketi temsil yetkisini kötüye kullanacağı anlamına gelmeyeceğini, ileri sürerek davanın reddini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere göre; davacı şirketin adresi takip dosyasında bulunan imza sirkülerine ve vergi levhasına göre “.../...” olduğu halde ödeme emrinin .../... adresine tebliğe çıkarılarak bizzat dava ve takip konusu bonoda tanzim tarihi itibariyle davacı şirketin yetkilisi olan ... tarafından 25/03/2009 tarihinde tebliğ alınıp, aynı gün, icra müdürlüğüne gidilerek borca itirazda bulunmayıp, hali hazırda ödeme imkanının olmadığı, alacaklının yasal süreler bitmeden hakkında icra işlemleri yapmasına muvafakat ettiğini belirttiği ve hazırlanan tutanağın ..., ... ve İcra Müdürü ... tarafından müşterek imza altına alındığı, ödeme emrinin şirket adresi yerine keşideci ...'nin ikamet adresine çıkarılması ve adı geçenin ödeme emrini tebliğ aldığı gün icra müdürlüğüne giderek yukarıda belirtilen şekilde icra müdürüne beyanda bulunarak takibi kesinleştirmesinin hayatın olağan akışına ve ticari teamüllere aykırı olduğu, ... İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/558 Esas sayılı dosyasının yapılan yargılaması esnasında davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde davalı şirketin 2009 ve 2010 yıllarını kapsayan ticari defterlerinde davaya konu edildiği şekilde bir borcun bulunmadığı, sadece ilgili şirketin diğer borçlar hesabında 192.804,75 TL'lik borcun bulunduğunun anlaşıldığı; Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri gereğince davaya konu edilen paranın tek seferde aktarılmasının söz konusu olamayacağı, bu para ile ilgili olarak uygulamada tediye makbuzunun alınmasının gerektiği, ancak böyle bir belgenin dosyaya sunulmadığı, ticari teamüller gereğince ödemenin ispatı bakımından tediye makbuzunun alınmasının yasal zorunluluk olduğu, davalının davacı şirkete bu parayı ne şekilde verdiğine dair ispata ilişkin bir belge sunamadığı, yine davacıya hangi tarihte ne miktarda borç para vermiş olduğuna ilişkin belgenin de dosyaya sunulamadığı, gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının 12/01/2009 düzenleme tarihli, 16/02/2009 vade tarihli 1.150.000,00 TL tutarındaki senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takip konusu alacağın %20 si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dava, bono nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. Dava konusu bonoyu davacı şirket yetkilisi sıfatıyla imzalamış olan ve davacı ... ni devreden ...'nin tanzim tarihi itibariyle anılan davacı şirketi tek başına temsile yetkili olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı vekilince şirket yetkilisi ...'nin davalı ile anlaşarak muvazaalı şekilde dava konusu senedi düzenlediği, senedin bedelsiz olması nedeniyle müvekkilinin bu senetten dolayı borçlu olmadığı ileri sürülmüş ise de ispat yükü kendisinde olan davacı bu yöndeki iddiasını yazılı delille kanıtlayamamıştır. Taraf muvazaasının yazılı delille ispatı zorunludur. Davacı tarafın şikayeti üzerine yapılan hazırlık soruşturması sonucunda takipsizlik kararı verildiği ve takipsizlik kararına itirazın reddedilmiş olduğu da dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.Öte yandan, kambiyo senedinin davacının ticari defterine kaydedilmemiş olması onu hükümden düşürmez.Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir olunan 1350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 27/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.