Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6779 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1524 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 09/07/2013NUMARASI : 2011/303-2013/393Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, Orta ve Uzun Vadeli Krediler İkraz Sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının tahsili için giriştikleri icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında, müvekkilinin 20.3.1997 tarihli kredi sözleşmesini kefil sıfatıyla imzaladığını, müvekkilinin toplam borcunun 2.816.252.979 TL olup borcunu Bakırköy 4. İcra Müdürlüğünün 2006/8643 esas sayılı dosyası ile hakkında girişilen icra takibi sonucu ödediğini, aynı alacak nedeniyle mükerrer takip yapıldığını, müvekkilinin borcu bulunmadığını, müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini savunarak davanın reddi ile lehlerine tazminata karar verilmesini istemiştir. Mahkemece iddia savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporlarına göre, davacı bankanın davalıdan 4.031.34 TL alacaklı olup, icra inkar tazminatı ve kötüniyet tazminatı isteminin şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Hükmüne uyulan Dairemiz Bozma ilamında; “Dava kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptaline ilişkindir. Davalı kredi sözleşmesinin kefili olup, sorumluluğu, kredi sözleşmesinde belirlenen kredi limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sınırlıdır. Bu durumda mahkemece, yukarıdaki ilke çerçevesinde davalı kefilin sorumluluğunun belirlenmesi için konusunda uzman yeni bir bilirkişiden ayrıntılı incelemeyi içerir ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, davacı talebi de gözetilerek HUMK' nun 74. maddesine aykırı olmayacak şekilde ve kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın likit bulunduğu dikkate alınarak tüm deliller birlikte değerlendirmek suretiyle uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile olaya uygun düşmeyen gerekçelerle talep aşılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, kararın bozulması gerekmiştir.” denilmiştir.Mahkemece Dairemiz Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve benimsenen bozma sonrası alınan kök ve 06/03/2013 tarihli ek bilirkişi raporuna göre; davalı H.. Ö.. kredi sözleşmesinin müşterek borçlu müteselsil kefili olup sorumluluğu kredi sözleşmesinde belirlenen kredi limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sınırlı olduğu, ayrıca davalı H.. Ö.. kullanılan kredinin teminatı olarak maliki bulunduğu gayrimenkulü 4300,00-TL limitle ipotek verdiği, kök raporda davacının alacağının 23,614,26-TL olarak hesap edildiği, davalının 4.983,00-TL davacı bankaya ödeme yaptığı, ancak davacı alacağını karşılamadığından, davacı bankanın ayrıca kefaleti üzerinden takibe geçtiği, davalının kefalet limiti 4500,00-TL olup bu tutardan da 24/11/2006 tarihinden itibaren davacıya karşı sorumlu olduğu gerekçesiyle davacının davasının kısmen kabulü ile, 4500,00-TL alacağın 24/11/2006 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi yönüyle borçlunun takibe itirazının iptali ile, takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraflar vekillerince temyiz edilmiştir. 1-Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden; Dava, davacı bankaya ait genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu-müteselsil kefil olarak imzalayan davalıya karşı başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın İİK'nın 67. maddesi gereği iptali istemine ilişkindir. Her ne kadar bozma sonrası bankacı bilirkişiden alınan kök raporda davacı banka kayıtları üzerinde inceleme yapıldığı belirtilmiş ise de asıl borçluya kullanıldırılan kredi miktarı tespit edilmemiş, kat ihtarındaki davacı banka alacağı 2.816,25 TL. hesaplamaya esas alınmıştır. Ayrıca kök ve ek raporda uygulanacak faiz oranı belirtilmemiştir. Davalı-kefil kredi sözleşmesinin 1. maddesinde 4500 TL. olarak belirlenen kredi miktarı kadar sorumlu tutulmuştur. Mahkemece 22.12.2008 tarihli celsede bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirtilerek raporda yapılması gereken hesaplar kalem kalem belirtildiği halde alınan 06.03.2013 tarihli ek raporda da bu hesaplamalar yapılmamıştır. Diğer taraftan, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 490. maddesi gereği kefil borçtan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumludur. Aynı Yasa'nın 101. maddesi uyarınca borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş olmadıkça muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Somut olayda, hesabın katı ihtarnamesinden davalı-kefile kat ihtarının tebliğ edilemeyip iade edildiği anlaşılmıştır. İhtarnamenin tebliğ edilmemiş olması durumunda temerrüdün takiple gerçekleşeceği kuşkusuzdur. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş davacı-bankanın dava konusu edilen genel kredi sözleşmesini imzalayan şubesinin kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bankacı bilirkişi vasıtasıyla yerinde inceleme yapılarak davalı-kefilin kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağı gözetilerek dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredi miktarı ile uygulanacak faiz oranı raporda belirtilmek suretiyle Yargıtay denetimine elverişli rapor alındıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik ve yetersiz incelemeye dayalı bilirkişi kök ve ek raporlarına itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. 2-Davacı vekilinin temyiz itirazları ise İİK'nın 67/2. maddesi gereği icra inkar tazminatına ilişkindir. Davaya esas icra takibi kredi alacağına dayanmakta olup İİK'nın 67/2. maddesi gereğince likit (bilinebilir) olduğu halde mahkemece anılan yasa hükmüne aykırı bir şekilde bu talebin reddi de doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda (1) no'lu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı, (2) no'lu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde davalıya iadesine, 09.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.