Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6714 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3207 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İstanbul 49. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 30/12/2013NUMARASI : 2012/139-2013/340Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, müvekkilinin davalıya promosyon olarak temizlik makineleri verdiğini, bunun karşılığında davalının da yılda 35.000-USD' den olmak üzere, 2 yılda toplam 70.000-USD'lik ürün alımı taahhüdünde bulunduğunu, taahhüdün yerine getirilmemesi üzerine sözleşmenin feshedildiğini belirterek, promosyon karşılığı sözleşmede belirlenen 44.486-USD cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek devlet bankalarınca 1 yıl vadeli dolar bazında açılmış mevduat hesaplarına uygulanan faiz oranı uygulanmak suretiyle fiili tahsil günündeki Türk parası karşılığının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili beyanında, sözleşmenin süre yönünden sona erdiğini, bu nedenle zaten mevcut olmayan bir sözleşmenin feshi ile cezai şart talebinin hukuka aykırı olduğunu, davacının ilk bir yıldan sonraki yılda da mal vermeye devam ederek zımnen onay verdiği halde, ilk bir yıl için de talepte bulunmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin kiracı olarak bulunduğu yerden tahliye edilmesi nedeniyle fiili imkansızlıktan ötürü ticari faaliyetine son vermek zorunda kaldığını, sözleşmede kefalet miktarı belirtilmeyen diğer davalı müvekkili kefilin sorumluluğunun bulunmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, yapılan bilirkişi incelemesi ile davalının sözleşme gereğince alım taahhüdünü yerine getirmediği, bu nedenle cezai şart talep edilebileceği, davalı tarafından mizan dökümü, kebir mizanı ve ayrıntılı bilanço sunulmadığından davalı şirketin mali yapısının tam olarak tespit edilemediği, ancak sarf olunan ürün miktarı, sözleşme gereği ücret ödenmeden elde edilen menfaatlerin kapsamı dikkate alındığında istenen cezai şartın fahiş olmadığı ve tahsili halinde davalının mahvına yol açmayacağı kabul edilerek, tenziline gerek görülmediği, davalı M.. A.. yönünden ise, sözleşmenin 11. maddesi ile "...alıcı adına doğacak maddi ve manevi sorumlulukların tamamına, kayıtsız şartsız ve geri dönülmesi imkansız olmak kaydıyla...." kefil olduğu yazılı ise de kefaletin kapsamı, limiti ve süresinin net olarak belirlenmediği, davalının sözleşmenin imzalandığı anda sınırları belirsiz bir ifa borcu altına girdiği, bu belirsizlik nedeniyle kefaletin geçerli kabul edilemeyeceği gerekçeleriyle, davalı M..A.. yönünden davanın reddine, diğer davalı bakımından ise kabulüyle, 44.486-USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren devlet bankalarının 1 yıl vadeli aynı cins döviz mevduatına uyguladığı en yüksek faiz oranıyla birlikte davalı S.. Altın ve Kıymetli Taş Turizm San ve Tic.A.Ş'den alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm her iki taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Taraflar arasındaki sözleşme 2 yıl süreli olup 15.02.2008 tarihinde akdedilmiştir. Sözleşmenin 3. maddesinde yıllık asgari alım miktarları belirtilmiş ve ürün alım miktarının 2 yıl sonunda en az 50.000+KDV USD' ye ulaşması halinde bir sefere mahsus sözleşmenin 1 yıl süreyle uzatılacağı hükme bağlanmıştır. Ne var ki, somut olayda bu şartın gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Böylece, sözleşmenin 2 yıllık sürenin sonu olan 15.02.2010 tarihinde kendiliğinden sona erdiğinin kabulü gerekir. Buna rağmen, davacı 16.06.2010 tarihinde davalıya noterden bir ihtarname göndererek, sözleşmedeki asgari alım taahhüdünün yerine getirilmesi için 7 günlük süre vermiş ve buna uyulmaması halinde sözleşmenin feshedileceği ve 9. maddeden kaynaklanan cezai şart alacağının talep ve tahsili yoluna gidileceğini bildirmiştir. Görüldüğü gibi, sözleşme süresince fesih bulunmamaktadır. Davacının dayandığı sözleşme hükmü ise fesih-cezai şart başlıklı olup, fesih halinde cezai şartı düzenlemektedir. Bu durumda mahkemece sözleşmenin 9. maddesinde yeralan hükmün davaya etkisi tartışılıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulup tartışılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istek halinde iadesine, 08.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.