Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6427 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12099 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, müvekkilinin kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının tahsili için başlattıkları icra takibinin davalıların itirazı sonucu durduğunu belirterek, itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, müvekkillerinin borçlarının takipte istenen miktarda olmadığını, temerrüt faiz oranının yüksek olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizin 01.05.2008 günlü ilamıyla davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunun yetersiz olup kefil davalıların sorumlu oldukları miktarın belirlenmesinde hataya düşüldüğü, kefilin, kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olduğu ve BK’nun 104/son maddesi de dikkate alınarak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasının doğru olmadığından bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiş, bozma sonrası bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre, davalılardan ...’nın yargılama sırasında vefat ettiği ve mirasçılarının da kayıtsız-şartsız mirası reddettikleri gerekçesiyle bu davalı hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Zira hükmüne uyulan bozma ilamında alınacak raporun nasıl olacağı ve hesaplamaların nasıl yapılacağı yönünde mahkemeye yol gösterilmiş ise de hükme esas alınan raporda bu hususlara uyulmadığı görülmüştür. Öte yandan hükme esas alınan raporlarda aleyhine hüküm kurulan davalı kefillerin sorumlu oldukları miktarlar belirlenirken kefil oldukları tutarların sözleşmelerin tutarlarına orantılanmak suretiyle hesaplama yapılması da usul ve yasaya aykırı olduğu gibi hükmüne uyulan bozma ilamı içeriğiyle de bağdaşmamaktadır. Bu durumda mahkemece davacı bankanın defter ve kayıtları ile dayanağı belgeler üzerinde kredi sözleşmesi hükümleri göz önüne alınmak suretiyle konusunda uzman yeni bir bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak hesabın kat edildiği tarih itibariyle alacağın ulaştığı miktar belirlenerek temerrüt tarihine kadar akdi faiz hesaplanıp bulunan akdi faiz kapitalize edilerek temerrüt tarihi itibariyle asıl alacak bulunmalı ve bu alacağa temerrüt tarihinden takip tarihine kadar olan dönem için temerrüt faizi ve bunun gider vergisi uygulanarak bankanın asıl borçludan isteyebileceği miktar saptanmalı ve kefillerin sorumluğunun da kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sınırlı olduğu gözetilerek ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınıp tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken bozma içeriğine uygun olmayan yetersiz bilirkişi kurulu raporlarına göre eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre, davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 30.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.