Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6004 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 10120 - Esas Yıl 2005





Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilâmda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı Nursel ile "S..." unvanlı şirketin ortakları oldukları sırada, şirketin ticarî işlerinde kullanılmak üzere lehdar haneleri açık, çeşitli tarihli bonolar düzenleyerek Nursel'e verdiklerini, daha sonra Nursel ile ortaklık paylarının devri konusunda anlaşarak 01.12.2003 tarihli tutanak ile Nursel elinde bulunan açık bonoları geri aldıklarını ve bir adet bononun kayıp olduğunun da tutanağa işlendiğini, bilahare 13.02.2004 tarihli Nursel ile Güler arasında imzalanan protokol ile de ibralaşma yapıldığını, davalının tüm bu aşamaları bildiğini, bilahare davalı yanca aleyhlerine 2004/1200 Esas sayılı dosya ile keşidecisi oldukları bonoya dayalı olarak icra takibi yapıldığını, takip dayanağı bononun 01.12.2003 tarihli tutanakta bahsi geçen kayıp bono olduğunu iddia ederek borçlu olmadıklarının tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı savunmasında, bonoyu davacıdan borcuna karşılık aldıklarını, davacının iddiasında ileri sürdüğü tutanak ve protokolde taraf olmadıkları gibi imzalarının bulunmadığını ve haberdar dahi olmadıklarını, bu nedenle kendilerini bağlamadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dinlenen tanık beyanlarına göre, davalının 13.02İ2004 tarihli protokolden haberdar olduğu ve 01.12.2003 tarihli teslim tutanağı İle de bir adet bononun kayıp olduğunun belirlendiği, dava dışı Nurselln akraba olması nedeniyle dava konusu bononun bedelsiz olduğunu davalının bildiği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu bononun keşidecisi davacı, lehdarı ise davalı olup, davacı, bononun lehdar hanesi açık olarak keşide edildiğini iddia etmiştir. TTK'nın bonolarda da uygulama olanağı bulunan 592. maddesine göre açık bono düzenlenmesi mümkündür. Bu halde senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunun ispatı HUMK'nm 290. maddesine göre yazılı delil ile olmak kaydıyla davacı keşideciye aittir. Davacı tarafından delil olarak dayanılan 01.12.2003 ve 13.02.2004 tarihli belgelerde, davalı taraf olmadığı gibi, kendisini bağlayıcı bir beyanı ve imzası da bulunmadığından anılan belgelerin davalıyı bağlayacağı düşünülemez. Öte yandan 01.12.2003 tarihli belgede taraf olan ve imzası olduğu ileri sürülen Nursel, davanın ihbarı üzerine verdiği cevapta böyle bir belge düzenlemediğini beyan etmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece açıklanan hususlar ve davacının davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, ispat külfetinin tayininde ve delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 05.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.