Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5956 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 4852 - Esas Yıl 2008
Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayet davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Şikayet eden vekili, işçi olan müvekkilinin alacağının imtiyazlı olduğunu belirterek sıra cetvelinin birinci sırasına kaydı gerekirken dördüncü sıraya kaydedildiğini belirterek sıra cetvelinin iptalini talep etmiştir. Mahkemece, alacağın, iflasın açılmasından önceki bir yıldan daha önce doğduğu belirtilerek şikayetin reddine karar verilmiştir. Şikayet eden vekili kararı temyiz etmiştir. İcra ve İflas Kanunu'nun 206. maddesinin 4. fıkrasının A bendi uyarınca "İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflas nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları" sıra cetvelinin 1. sırasına kaydedilir. Aynı maddenin son fıkrasının 3. bendinde de bir ve ikinci sıradaki müddetlerin hesaplanmasında, alacak hakkında açılmış olan davanın devam ettiği sürenin dikkate alınmayacağı belirtilmiştir. "Davanın devam ettiği süre" kavramı, davanın açıldığı tarihten sonuçlandığı tarihe kadar olan zaman kesitini ifade eder. Türk Medeni Usul Hukuku'nda davanın hangi tarihte açıldığına ilişkin hukuki düzenleme, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 178. maddesinde yer almaktadır. Bu hükme göre, dava, dava dilekçesinin mahkeme esas defterine kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Bilgisayar sistemine geçen hukuk ve ticaret mahkemelerinde; dava dilekçesinin Tevzi Bürosu bilgisayarına kayıt tarihi, davanın açıldığı tarihtir (Hukuk ve Ticaret Mahkemesi Yazı İşleri Yönetmeliği, m. 18/A,II). Davanın açıldığı tarihin belirlenmesinde somut olayın özelliğine göre ayrıca 06.02.1984 tarih ve 7/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının da dikkate alınması gerekir. "Davanın devam ettiği süre" kavramında önemli bir husus da davanın sona erme tarihidir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu bağlamında, bir dava, ilke olarak, dava dilekçesi ile açılır ve mahkemece hakkında verilmiş olan kararın şekli anlamda kesinleşmesi ile birlikte son bulur; bu zaman kesiti içerisinde hukuken derdest sayılır (Tanrıver, S.: Medeni Usul Hukukunda Derdestlik İtirazı, Ankara 2007, s. 55). Mahkeme kararının şekli anlamda kesinliğinden, o karara karşı artık olağan kanun yollarına başvurulamayacağı (temyiz, karar düzeltme) anlaşılır. Örneğin, temyizi kabil olan kararlar kanun yoluna başvurma süresinin geçmesi ile şekli anlamda kesinleşir. Somut olayda, şikayet edenin iş akdi 01.02.2005 tarihinde feshedilmiş olup, alacağı ile ilgili dava da 04.03.2005 tarihinde iş mahkemesinde açılmıştır. İş mahkemesi 19.06.2006 tarihinde kararını vermiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde şikayet edenin alacak davasını açtığı ve bu dava sonucunda verilen kararın şekli anlamda kesinleştiği tarihleri belirleyerek, bu davanın devam ettiği sürenin mahsup edilmesi suretiyle, şikayete konu alacağın 20.04.2006 tarihli iflasın açılmasından önceki bir yıl içerisinde doğup doğmadığının tespitinden ibarettir. İcra ve İflas Kanunu'nun 206. maddesinin son fıkrasının 3. bendi uyarınca, şikayet edenin alacak davasının devam ettiği sürenin dikkate alınmaması suretiyle, yapılan yanlış hesaplama sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 29.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.