Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5510 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 469 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasındaki iflasın ertelenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacılar vekili, müvekkili şirketin borca batık durumda olduklarını, iflasın ertelenmesi halinde sunulan iyileştirme projesinin hayata geçirilmesiyle borca batıklıktan kurtulabileceğini belirterek 19.12.2005 tarihinde iflas erteleme talebinde bulunmuş olup, 21.6.2006 tarihinde iflas erteleme kararı verilerek, sürenin bitimini müteakip bu süre bir yıl daha uzatılmıştır. İlk uzatma kararının sonra ermesinden önce davacılar vekili, iyileştirme projesinin başarıyla uygulandığını, davacıların dönem kârına geçtiğini, inşaat projesinin icrası için bir Alman Şirketiyle anlaşmaya varıldığını belirterek iflas erteleme kararının 2.kez 1 yıl süreyle uzatılmasını talep etmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporlarında davacıların iflasının 1 yıl süreyle daha ertelenmesinin uygun olacağı yönünde görüş bildirilmesine rağmen, bu görüşe bağlı kalınmaksızın bilirkişi raporlarında belirlenen maddi olgular ışığında 2 yıl 9 aylık iflas erteleme süresince iyileştirme projesinin hayata geçirilmesindeki başarı değerlendirildiğinde, sadece şirket zararlarında azalma olduğu, en önemli gelir kaynağı olarak öngörülen Güneykent projesinin hayata geçirilmediği, projenin tamamlanması bir yana projeyi gerçekleştirecek ve finansmanı sağlayacak şirkete anlaşma dahi imzalandığı, erteleme süresince gösterilen yetersiz performans nedeniyle iflasın ertelenmesinin bir kez daha uzatılmasının yarar sağlamayacağı belirtilerek davacıların iflasına karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir. İflasın ertelenmesi, borca batık durumda olan bir sermaye şirketinin malî durumunun ıslahının mümkün olması hâlinde o şirketin iflâsının önlenmesini sağlayan bir kurumdur. Böyle bir talep üzerine mahkemece bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı tespit edilmeli, borca batık durumda ise bu kez ıslahının mümkün olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço ile malî durumun iyileştirilebilmesi amacıyla şirket tarafından bildirilen proje üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bir sonuca gidilmelidir. Zira önerilen iyileştirme tedbirlerinin şirketin malî durumunu düzeltmeye elverişli olup olmadığının belirlenmesi özel bir bilgiyi gerektirdiğinden, bu konuda bilirkişinin görüşüne başvurulması icap etmektedir. Mahkemeye sunulan bilirkişi son ek raporunda; borca batıklığın her iki şirket açısından devam ettiği, iyileştirme projesinde belirtilen ve prensipte anlaşıldığı belirtilen Alman şirketine yapılacak ödeme ile Güneykent projesine ilişkin öngörünün gerçekleşmiş olacağı ve her iki davacı şirketin borca batıklıktan kurtulacağı belirtilmiştir. Mahkemece bu rapor hükme esas alınmayarak davacıların iflâsına karar verilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda iflâsın ertelenmesinin bir yıl daha uzatılması yönünde görüş bildirilmiş olmasına rağmen, raporda yetersiz bulunan hususlar hakkında ek ve tamamlayıcı rapor alınmadan veya yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmadan mahkemenin kendisini bilirkişi yerine koyarak yaptığı değerlendirmeye göre davacının iflâsına karar vermesi doğru değildir. Öte yandan davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesi ekinde iyileştirme projesinde öngörüldüğü şekilde İş Bankası ile davacılar arasında yapılan anlaşmanın metni de sunulmuştur. Bu durumda anılan sözleşmenin iflâsın bir yıl daha uzatılması üzerindeki etkisinin de değerlendirilmesi gerekir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek hâlinde iadesine, 5.5.2010 tarihinde, oybirliğiyle karar verildi.