Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5406 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 11543 - Esas Yıl 2009
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek.Av.A... Ö... B... ile davalı vek.Av.S... A...'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.Davacı vekili, poliüretan sünger imalatı yapan müvekkilinin davalıdan polyol isimli hammadde satın aldığını, bu malzemeyi kullanarak ürettikleri süngerlerde kötü kokular oluştuğunu, bunun üzerine 15 ton polyol malzemesinin davalıya iade edildiğini, davalıdan satın aldığı hammaddelerin uluslar arası kalitede olmadığı ve ayıplı bulunduğunu, müvekkili şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek 300.000.-YTL maddi ve 300.000.-YTL manevi tazminata, fazlaya ait hakları saklı tutularak karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını ve mal tesliminden itibaren 6 aylık süre içinde dava açılmadığından zamanaşımına uğradığını, davanın reddedilmesi gerektiğini belirtmiş, davanın esastan da reddini istemiştir.Mahkemece, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, maddi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüne, 172.817-TL tazminatın 22.6.2009 ıslah tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ait isteğin ve manevi tazminat talebinin reddine, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık, ayıplı mal satıldığı iddiasından kaynaklanmaktadır. Davalı zamanaşımı def'inde bulunmuş ve davanın TTK.nun 25/4.maddesinde öngörülen ticari satışlardaki 6 aylık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını savunmuştur. Bunun yanında, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı da davalının savunmaları arasında yer almaktadır. Her ne kadar mahkemenin gerekçesinde davacının iğfal edildiğinden söz edilerek, somut olayda ayıplı mal satışı ile ilgili zamanaşımı hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmişse de, iğfalin dayanakları ile davacının ne şekilde iğfal edilmiş olduğu ve bunlara ait deliller açıkça gösterilmemiştir.Öte yandan, dosyaya sunulan 29.01.2008 tarihli davacı tarafından sunulan iade faturasına ekli yazıda, davacının davalı tarafından satılan mal ile üretilen süngerlerde bir süre sonra ağır koku oluştuğu yolunda müşteri şikayetleri geldiğinden söz edilmiş olduğuna göre, ayıp halinin en azından o tarihte öğrenildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, 29.01.2008 tarihinden itibaren TTK.nun 25/3.maddesindeki 2 ve 8 günlü kayıp ihbar süreleri içinde davalıya TTK.nun 20.maddesinde öngörülen usuller çerçevesinde kayıp ihbarında bulunup bulunulmadığının yeterince araştırması gerekirken, bu yönler üzerinde durulup, gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyizi ile hükmün bu nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre, davacının tüm, davalının öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 750.00.-YTL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,peşin harçların istek halinde iadesine, 04.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.