Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 535 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 3083 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vek. Av. ... gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -KARAR-Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında araç kiralama sözleşmesi imzalandığını, sözleşme bedellerinin ödenmesinin teminatı olarak müvekkili şirket tarafından davalı şirkete toplam 5 adet 373.882,00 TL miktarlı bono verildiğini, davalı tarafın sözleşmeleri tek taraflı olarak feshettiğini, feshedilen sözleşmelere ilişkin müvekkili şirketin davalı şirkete bir borcu bulunmadığını, bedelsiz kalan teminat bonolarının müvekkili şirkete iade edilmediğini, davalı şirketin 1 adet bono ile ilgili Gaziantep 13. İcra Müdürlüğü’nde ihtiyati haciz uygulaması yaptırdığını iddia ederek müvekkili şirketin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine ve % 20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu bonoların sözleşmelerin teminatı olarak verildiğini, davacı aleyhine taşıtlardan dolayı tazminat davaları açıldığını, bonoların iade koşullarının oluşmadığını savunarak davanın reddi ile tazminat istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında 5 adet kara taşıtları kiralama sözleşmeleri imzalandığı, bu sözleşmelerin teminatı olarak 5 adet dava konusu bonoların davacı şirketçe davalı şirkete verildiği, davacı tarafın davalının sözleşmeleri tek taraflı olarak feshettiğini, bu sebeple sözleşmelerin teminatı olarak verilen bonoların iadesini ya da bu bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istediği, ancak araç kiralama sözleşmelerine konu araçlarla ilgili tazminat davalarının derdest olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 7.6. maddesinde, kiralanan araçların kiralandıkları süre içinde 3. kişilere verdikleri zararlardan doğacak her türlü maddi ve manevi tazminat ve giderlerin kiralayan tarafından yaptırılan zorunlu trafik sigortası ve kasko sigortası limitleri kapsamında karşılanamaması halinde, bu tazminat ve giderlerden kiracının sorumlu olacağının düzenlendiği, sözleşmeye göre davacı şirketin kiracı, davalı şirketin ise kiralayan olduğu, sözleşme maddesi hükmü gereği açılan tazminat davalarında davacının sorumluluğuna karar verilip verilmeyeceğinin ve verilecekse ne miktar ile sorumlu olduğuna karar verileceğinin belli olmadığı, dava konusu bonoların da bu zarar ve ziyanlar dolayısıyla davacıdan teminat olarak alındığı, yine dava konusu bonolardan 04.09.2011 tanzim tarihli, 144.500,00 TL bedelli bonodan dolayı dava tarihi olan 25.08.2014 tarihinden önce takip başlatıldığı ve icra dosyasının tahsil nedeniyle infazen kapatıldığı, bu nedenle bu bono nedeniyle davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, zira bu bono nedeniyle davacının ancak ve ancak istirdat davası açabileceği, yargılama sırasında dava konusu edilen diğer bonolardan dolayı yapılan bir ödemenin bulunmadığı, bu sebeple davacının dava konusu diğer bonolarla ilgili de menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, dava konusu bonolardan 04.09.2011 tanzim tarihli ve 144.500,00 TL bedelli bononun dışında kalan bonolardan dolayı mevsimsiz dava açıldığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, taraflar arasında düzenlenen araç kiralama sözleşmelerinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar dava konusu kambiyo senetlerinden dolayı menfi tespit isteminde bulunulmuş ise de, her iki taraf da bu senetlerin kira sözleşmelerinin teminatı olarak verildiğini kabul etmektedirler. Hal böyle olunca somut olayda uyuşmazlık TTK’da düzenlenen kambiyo senetleri ile ilgili hükümlerden değil, taraflar arasındaki kira sözleşmelerinde yer alan hükümler çerçevesinde tarafların birbirlerine karşı olan edimlerini yerine getirip getirmedikleri konusunda toplanmaktadır. Bu sebeple uyuşmazlığın çözümünde 6100 sayılı HMK’nun 4/1-a maddesi uyarınca görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. Aynı Yasanın 114. maddesinde görev dava şartları arasında sayılmış, 115. maddesinde ise dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetileceği hüküm altına alınmıştır. Bu durumda mahkemece davanın görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 26/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.