Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5058 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 6801 - Esas Yıl 2009





Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan satım sözleşmesinin fiyat ve ödeme başlıklı 8.maddesinin son kısmında zamanında ödenmeyen borçlar hakkında aylık %7 oranında vade farkı tahakkuk ettirileceğinin hükme bağlandığını, vadesinde ödenmeyen faturalar için müvekkilince vade farkı tahakkuk ettirilerek fatura düzenlendiğini, faturanın davalıya tebliğ edildiğini, faturaya "vade farkı" yerine sehven "faiz" yazıldığını, söz konusu alacak için başlatılan icra takibine davalının itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasının "faturada vade farkı olduğuna dair bir ibare bulunmadığı" gerekçesiyle reddedildiğini, o davanın yargılaması sırasında aldırılan bilirkişi raporunda müvekkilinin davalıdan 23.240.11 YTL vade farkı alacağı olduğu yönünde görüş bildirildiğini belirterek 23.240.11 YTL vade farkından doğan asıl alacak, 3.466 YTL birikmiş faizi olmak üzere toplam 26.706 YTL'nin davalıdan avans faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında alacak-borç ilişkisinin müvekkilinin borcu olmadığı için sonlandırıldığını, davacının müvekkiline teminat mektubunu iade ettiğini, İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin kararıyla müvekkilinin davacıya faiz borcunun olmadığının kesinleştiğini, davacının davaya konu alacakla ilgili müvekkiline bir fatura göndermediğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davaya esas teşkil eden faturanın "faiz" adı altında düzenlendiği, icra takibinde davada talep edilen alacağın sözleşmeye dayalı olarak istenen vade farkı alacağı olduğu hususunun davacı tarafından açıklandığı, mahkemece "faiz" adı altında düzenlenen faturaya dayalı olarak vade farkı istenemeyeceği, icra takibinden önce usulüne uygun olarak düzenlemiş bir vade farkı faturasının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, davacının iş bu davadaki isteminin de aynı alacağa ilişkin olduğu, bu nedenle kesin hüküm oluşturduğu, İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından esastan yapılan inceleme sonucu davacının vade farkı talep edemeyeceğinin karara bağlandığı gerekçeleriyle kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. HUMK'nun 237.maddesi uyarınca kesin hükmün söz konusu olabilmesi için iki dava arasında konu, sebep ve taraf birliğinin bulunması gerekir. Kesinleşen İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davada; davacı, faiz açıklaması bulunan faturaya dayanmış, mahkeme ise davacının sözleşme uyarınca davalı temerrüde düşürülmeden faiz istenemeyeceği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. İş bu davada ise, davacı sözleşmenin 8.maddesinde düzenlenen vade farkı alacağına dayanmıştır. Her iki davada da dava sebebi farklı olduğu için taraflar yönünden kesin hüküm bulunduğu kabul edilemez. Bu durumda, mahkemece davacının vade farkı talebinde haklı olup olmadığı, vade farkının istenebilmesi şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken kesin hüküm nedeniyle davanın reddi doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.