Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2633 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 10971 - Esas Yıl 2011





ÖZET: KURAL OLARAK TAM EHLİYETSİZ KİŞİLERİN HUKUKİ İŞLEMLERİ HÜKÜMSÜZDÜR. ANCAK BU KURALIN İSTİSNALARI VARDIR. HERKES HAKLARINI KULLANIRKEN VE BORÇLARINI YERİNE GETİRİRKEN DÜRÜSTLÜK KURALLARINA UYMAK ZORUNDADIR. BİR HAKKIN AÇIKÇA KÖTÜYE KUL­LANILMASINI HUKUK DÜZENİ KORUMAZ. VESAYET ALTINDAKİ KİŞİ, FİİL EHLİYETİNE HAİZ OLDUĞU HUSUSUNDA DİĞER TARAFI YANILTMIŞ İSE KARŞI TARAFIN BU YÜZDEN UĞRADIĞI ZARARDAN SORUMLUDUR. DAVALI, TAM EHLİYETLİ KİŞİLERİN DAHİ HER ZAMAN YARARLANMA OLANAĞI BULA­MADIKLARI BANKA KREDİ KARTINDAN YARARLANMIŞ VE BU SURETLE BİR MENFAAT ELDE ETMİŞTİR. BANKANIN ÖDEME TALEBİNE KADAR TAM EH­LİYETLİ BİRİ GİBİ HAREKET EDEBİLEN DAVALININ, BORCUN İFASI İS­TENDİĞİNDE EHLİYETSİZLİĞİNİ İLERİ SÜREREK İFADAN KAÇINMASI HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI NİTELİĞİNDEDİR. HACİR ALTINDAKİ KİŞİ, KARŞI TARAFIN ALEYHİNE OLACAK ŞEKİLDE KENDİ MAL VARLIĞINDA MEYDANA GELEN SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ORANINDA SORUMLU OLUR.Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hük­mün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yapılan bankacılık hizmetleri sözleşmesi gereğince davalıya kredi kartı verildiğini, davalının kredi borcunu ödememesi üzerine toplam 5.709,21 TL alacağın tahsili için yapılan icra takibinin haksız itiraz nedeniyle durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptaline, %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, akli melekelerinin zayıf ve 2/3 oranında çalışma gücünü yitirmiş olduğunu, bu nedenle borçtan sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuş, %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davalının kredi kartı başvurusu yaparken hukuki mua­melesinin hükümsüz olduğunu bilerek kasıtlı olarak hareket ettiğinin kanıt­lanamadığı, bu muamelenin hükümsüzlüğünün ileri sürülmüş olmasının açıkça hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla davalının yaptığı işlemin sonuçlarından sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı banka vekilince temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık, orta derecede mental reterdasyon rahatsızlığı nedeniyle 17.08.2010 tarihinde hacir altına alındığı anlaşılan davalının davacı banka ile yaptığı Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesi uyarınca almış olduğu banka kredi kartı ile yaptığı harcamalardan dolayı sorumlu olup olmadığı noktasında toplan­maktadır.Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür (TMK md. 15). Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK’nın 2. maddesinde de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zo­rundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. TMK’nın 15. maddesinde hükme bağlanan kuralın istisnalarından biri de, BK’nın 54. maddesi hükmüdür. BK’nın 98/2. maddesi yollamasıyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanması mümkün olan BK’nın 54/1. maddesi uya­rınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zararından so­rumludur.TMK’nın 452/2. maddesinde ise, “vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı” öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir.Kanun, tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yaparak 3. kişi­lerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı normal zekalı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağından kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal zekalı bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idiyse ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.Somut olayda, davalı ülkemizde tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları banka kredi kartından yararlanmış ve bu suretle bir menfaat elde etmiştir. Davacı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davalının, borcun ifası istendiğinde ehli­yetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir.Öte yandan, BK’nın 61-66. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zen­ginleşme hükümlerine göre hacir altındaki kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Zira, sebepsiz zenginleşmenin iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmak sonuca etkili değildir.Bu durumda mahkemece yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak da­valının kredi kartı harcamaları sebebiyle sorumlu olacağı miktar yönünden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru gö­rülmemiştir.S o n u ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 22.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.