ÖZET: TAKİBE KONU BORCUN KEFİLİN ÖLÜMÜNDEN ÖNCE İMZALANAN KREDİ SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANIP KAYNAKLANMADIĞI ANLAŞILAMAMIŞ OLUP, BİLİRKİŞİ RAPORLARI ARASINDAKİ ÇELİŞKİ GİDERİLMEDEN KARAR VERİLMESİ İSABETSİZDİR.Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ile davalı Hatice vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.Dava, genel kredi sözleşmesinin kefilleri hakkında kredi alacağının tahsili amacı ile yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Davalı Hatice vekili, müvekkilinin murisi Hüseyin’in 13.12.2006 tarihinde vefat ettiğini, bu tarihten sonraki kredilerden sorumlu tutulamayacağını, sadece 19.03.2002 tarihli genel kredi sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olup, limit artırımına ilişkin diğer imzaların gerçek olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, davacı Hatice’nin murisi olan kefil Hüseyin’in 13.12.2006’da öldüğü, mirasçısının ise ancak murisinin ölüm tarihine kadar olan borçlardan dolayı sorumlu olduğu, ölümden sonra kullandırılan kredilerden sorumlu olmadığı gerekçesi ile Hatice hakkında açılan davanın reddine, diğer davalının ise kefalet limiti ile borçtan sorumlu olması nedeniyle bu davalı bakımından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile davalı Hatice vekili tarafından temyiz edilmiştir.1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2- Mahkemece 27.10.2010 ve 01.02.2011 tarihli bilirkişi raporları alınarak uyuşmazlık karara bağlanmışsa da bilirkişi raporları hüküm kurmaya yeterli değildir. Davalı Hatice’nin murisi kefil Hüseyin’in 13.12.2006 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Takibe konu borcun kefilin ölümünden önce imzalanan kredi sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı anlaşılamamaktadır. Zira 27.10.2010 tarihli bilirkişi raporunun 4. sayfasında kefil Hüseyin’in vefat tarihi olan 13.12.2006 tarihi itibariyle kullanılan krediden dolayı oluşan ana para alacağının 196.304,28 TL olduğu belirtilmiştir. İkinci bilirkişi raporunun 4. sayfasında kefil Hüseyin’in ölümünden sonra da akdi ilişkinin devam ettiği, cari hesap kredilerinin 14.11.2008 tarihinde kapatıldığı belirtilmiştir. Bilirkişi raporları arasındaki bu çelişki giderilmeden karar verilmesi isabetsizdir. Bu durumda mahkemece kefil Hüseyin’in ölüm tarihi itibariyle bankanın alacağı bulunup bulunmadığı, ölümünden sonra kredi kullandırılıp kullandırılmadığı ve varsa miktar saptandıktan sonra mirasçı Hatice’nin sorumlu olup olmadığı hususu değerlendirilerek bir karar verilmelidir. Açıklanan yönler gözetilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.S o n u ç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün (BOZULMASINA), bozma nedenine göre davalı Hatice’nin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.