MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av.... gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda olmasıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:-KARAR-Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan satın aldığı bağımsız bölümlerin sözleşmeye uygun olarak teslim edilmediğini belirterek şimdilik 20.000 Euro eksik ve ayıplı iş bedeli ile iskan bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davalının satış sözleşmeleri uyarınca davacıya veya onun göstereceği son alıcılara daireleri eksiksiz, iskan ruhsatı alınmış ve oturmaya hazır halde belirli tarihlerde devretme yükümlülüğü bulunduğu, keşif yapılarak alınan bilirkişi raporu ile dairelerde ayıplı ve eksik işler bulunduğunun tespit edildiği, buna göre davalının edimlerini yerine getirmekte temerrüde düştüğü, bilirkişinin belirlediği eksik ve ayıplı iş TL bedelinin Euro karşılığının tespit edildiği, iskan ruhsatları yenilendiğinden hukuki ayıp bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 23.876,36 Euro'nun davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştirDavalı yan yargılama aşamasında, dava konusu taşınmazların dava dışı 3. kişilere satıldığını savunmuştur. Anılan bu savunma karşısında, mahkemece, taraflar arasındaki satış sözleşmesi uyarınca davacıya özgülenen taşınmazların dava dışı 3. kişilere satılıp satılmadığı araştırılarak, şayet satılmış ise taşınmazı satın alan 3. kişilerin davacıdan taşınmazdaki eksik iş – ayıp nedeniyle bir tazminat isteminde bulunup bulunmadığının saptanarak davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan yazılı gerekçelerle hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir. Öte yandan, somut olayda, dava dilekçesinin başlık kısmında davacı olarak “....'yi temsilen...” yer almakta olup gerçek kişiler davacı şirket temsilcileri olarak gösterilmiştir. Dava dilekçesi içeriğinde ise, şirket ve temsilciler “müvekkiller” olarak nitelendirilmiş, dava dilekçesinin altı ise davacılar vekili sıfatıyla imzalanmıştır. Hal böyle olunca, mahkemece HMK'nun 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacı tarafa, davacı şirket temsilcisi olan gerçek kişiler ... hakkında açılan bir dava bulunup bulunmadığı açıklattırılıp varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediği gibi, dava dilekçesinin başlığında talebin 20.000 Euro olduğu belirtildikten sonra, netice talepte 40.000 Euro'nun davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiş ise de, davacı vekilinin yargılama aşamasında dava dilekçesinin netice talep kısmındaki 40.000 Euro miktarın hatalı yazıldığını, taleplerinin 20.000 Euro olduğunu beyan ettiği gözetilmeden HMK.nun 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralını ihlal edecek şekilde 23.876,36 Euro üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinde de isabet görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 10.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.