MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, dava dışı asıl borçlu şirketle imzalanan genel kredi sözleşmelerine davalının kefil olduğunu, asıl borçlu şirkete verilen teminat mektupları komisyon bedellerinin tahsili ve bedellerinin deposuna yönelik olarak yapılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, sözleşmedeki kefaletin süresi ve miktarının belirtilmediğinden geçersiz olduğunu, müvekkilinin asıl borçlu şirketteki hisselerini devretmesi nedeniyle kefaletin sonlandırılması için davacı bankaya ihtar gönderildiğini, ilgili teminat mektuplarının tarihlerinin bu ihtardan sonra olduğunu, davacının taleplerinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre, davalının davacıya gönderdiği 19/12/1996 tarihli ihtarnameye kadar asıl borçlu şirkete teminat mektubu verilmediği, ihtarnameden sonra 31/12/1996 tarihinde asıl borçlu şirketle davacı banka arasında davalının kefil olmadığı kredi sözleşmelerinin imzalandığı, bu sözleşmeler dayanak kabul edilerek 15/01/1997 ve 25/11/1997 tarihli teminat mektuplarının verildiği, alacağın davalının imzasının bulunmadığı kredi sözleşmelerinden doğduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, davacı banka tarafından dava dışı asıl borçlu şirkete verilen teminat mektuplarının komisyon bedellerinin tahsiline ve teminat mektupları bedellerinin depo edilmesine yönelik olarak yapılan icra takibine karşı açılan itirazın iptali davasıdır. Davalı, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında imzalanan tarihsiz genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalamış, 19/12/1996 tarihli davacı bankaya gönderdiği ihtar ile asıl borçlu şirketteki hisselerini devrettiğini belirterek kefaletin kaldırılmasını istemiştir. Davalının kefil olarak imzaladığı süresiz kredi sözleşmesinin 21.3 maddesi uyarınca 818 sayılı BK 'nın 493. ve 494. maddelerinde kefile tanınan haklardan feragat ettiği anlaşılmaktadır. 818 sayılı BK'nın 493 ve 494.maddeleri emredici nitelikte bulunmadığından kefilin anılan yasa hükümleri ile kendisine tanınan haklardan başlangıçta vazgeçmesi olanaklıdır. Süresiz kefalette kefilin 818 sayılı BK'nın 493. ve 494.maddelerindeki haklardan başlangıçta feragati, onu kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarıyla sınırlı olmak kaydıyla borçlu ile birlikte sözleşme ilişkisi devam ettiği sürece yükümlülük altına sokar. Kredi sözleşmesi karşılıklı taahhütleri içerdiğinden kefil tek yanlı olarak bildirdiği irade beyanı ile kefaletten vazgeçemez. Bu şekilde bir bildirim, akdin diğer tarafınca açıkça kabul edilmedikçe hukuki sonuç doğurmaz.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının kefil olarak imzaladığı kredi sözleşmesinden sonra asıl borçlu ile banka arasında 24/01/1997 giriş tarihli 2 ayrı kredi sözleşmesi imzalandığı ve bu sözleşmelerde davalının kefil olarak imzasının bulunmadığı, davaya konu teminat mektuplarının 15/01/1997 ve 25/11/1997 tarihli olduğu tespit edilmiş ise de, kullandırılan kredilerin davalının imzaladığı sözleşme ile ilgisi hususunda herhangi bir tespite yer verilmemiştir. Bu durumda mahkemece talep edilen kredi alacağının hangi sözleşme veya sözleşmelerden kaynaklandığı araştırılarak, şayet davalının imzasını taşımayan sözleşmelerden doğmuş ise davalının kefalet sorumluluğunun olmayacağı, aksi durumda yani kullandırılan kredinin davalının imzasının bulunduğu sözleşmeyle ilgisi var ise davalının sorumluluğunun doğacağı ve davalının sorumluluğunun kendi limiti ve temerrüdünün hukuki sonuçlarıyla sınırlı olacağı dikkate alınarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 08.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.