MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki alacak-tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan tek satıcılık sözleşmesi uyarınca müvekkili şirketin ..., ..., ....,...,..., ........ illerinde davalının ürünlerinin satışı ve satış sonrası teknik destek hizmetlerini yerine getirmeyi münhasıran üstlendiğini, ancak buna rağmen davalının...'da bulunan bir firmaya ürün sattığını ve bu şekilde sözleşmeyi açıkça ihlal ettiğini, bunun farkına varan davalının kötü niyetle sözleşmeyi feshettiğini, davalının feshinin haklı bir nedene dayanmadığını, haksız fesih nedeni ile müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 14.373,55 TL cari hesap alacağından şimdilik 5.000 TL lik bölümünün, haksız fesih nedeni ile davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerinin ifası amacıyla sarf etmiş olduğu giderlere ilişkin olarak şimdilik 5.000 TL'lik alacağın ve sözleşmenin 6.3 maddesinde düzenlenen 200.000 USD cezai şartın şimdilik 1000 USD lik bölümünün 28/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkili şirketin ikametgahı ....'de bulunduğundan davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, zamanaşımı nedeni ile davanın reddi gerektiğini, sözleşmenin taraflarca imzalanarak geçerli hale gelmediğini, sözleşmedeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, davacıya borcun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece toplanan deliller doğrultusunda, dava konusu sözleşmenin taraflar açısından bağlayıcı olduğu, davalının yetkiye ve zamanaşımına yönelik itirazlarının yerinde görülmediği, davalının ticari defterlerini sunmadığı, fakat davalı şirketin cari hesap ekstresine göre davacı şirkete 14.213,55 TL borçlu olduğu, davalının sözleşmeye aykırı davrandığı gibi sözleşmenin feshinde haksız olduğu, davacının cezai şart isteminin yerinde görüldüğü, davacı yanca 1000 USD cezai şart talep edildiği, 5.000 TL maddi tazminat talebinden feragat edildiği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne; 14.213,55 TL nin temerrüt tarihindenitibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5000 TL tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine, 1000 USD cezai şart alacağının temerrüt tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince devlet bankalarının bir yıllık mevduata uyguladıkları USD faiz oranını uygulanmak suretiyle ödeme tarihindeki TL karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dava, sözleşmenin haksız feshi nedeni ile sözleşmeden doğan cezai şartın ve cari hesap alacağının tahsili istemine ilişkindir.Somut olayda; davalının davacı bayiinin bölgesi dahilinde satış yaparak sözleşmeye aykırı davrandığı gibi sözlemeyi haklı neden göstermeksizin haksız olarak feshettiği sabit olup, mahkemenin bu yöndeki kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 6.3 maddesinde “Mücbir sebepler dışında, herhangi bir nedenle .... veya ...'in bu protokolü ihlal etmesi veya tek taraflı feshi halinde...'ın veya ...'in yaptığı yatırım, tanıtım, verdiği hizmetler karşılığı olarak tarafların tazminat talep etme hakkı vardır. Taraflar bu tazminat bedeli karşılığı, 200.000 (ikiyüzbin) ... Doları (USD) cezai şart ödemeyi kabul eder.” denilmiştir. Bu durumda mahkemece, davacının sözleşme uyarınca tazminat hakkının doğup doğmadığı, böylece anılan sözleşme hükmü çerçevesinde cezai şart talep edip edemeyeceği yönünden araştırma ve inceleme yapılarak gerektiğinde uzman bilirkişi ya da bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor da alınarak deliller hep birlikte değerlendirilip uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Davacının cari hesap alacağı yönünden ise; mahkemece, davacının sunduğu davalı yana ait olduğunu iddia ettiği belgeye itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki, hükme esas alınan belgede davalının imzasının ve kaşesinin bulunmadığı gibi davalı yanca bu belge kabul edilmemiştir. Somut olayda ispat külfeti davacı alacaklıda olup davacı alacağına dayanak iade faturalarında belirtilen malların teslimini sevk irsaliyesi, teslim belgesi veya makbuz gibi delillerle ispatlamalıdır. Öte yandan davacı, delil listesinde münhasıran davalının defterlerine dayanmamıştır. Bu nedenle mahkemece, davalının ticari defterlerini ibraz etmemesinden dolayı malların davalıya teslim edildiği kabul edilerek davalı yanca kabul edilmeyen belgedeki alacağa hükmedilmesi yerinde değildir. Hal böyle olunca; mahkemece yapılacak iş, davacı vekilince teslim-tesellüm makbuz koçanlarının dosyaya sunulmasının sağlanarak söz konusu belgelerde imzalar var ise bu imzaların davalı ya da çalışanlarına ait olup olmadığı üzerinde durularak imzaların inkarı halinde gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece anılan bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 07.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.