Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16191 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9964 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince duruşmalı, davacı vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekilleri Av. ..., Av. ... ile davalı vekilleri Av. ..., Av. ... gelmiş olduğundan duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-KARAR-Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki bulunduğunu, bu ilişkinin mal ya da ödünç para alışverişi şeklinde gerçekleştiğini, müvekkili şirketin alacağına karşılık olmak üzere davalı şirketçe çok sayıda bono düzenlenerek verildiğini, müvekkili şirket alacağının 03.04.2014 tarihinde 19.040.075,15 TL olduğunu, bu alacağın bir kısmının ödendiğini, ancak senede bağlanmış 18.903.000,00 TL’lik kısmın ödenmediğini, bunun üzerine davalı şirket aleyhine ...İcra Müdürlüğü’nün 2013/2935 esas sayılı dosyası ile bonolara dayalı takip başlatıldığını, ancak davalı şirketin takibe itiraz ettiğini, yapılan itirazın da icra hukuk mahkemesince kabul edildiğini iddia ederek müvekkilinin temel borç ilişkisinden dolayı alacaklı olduğunun tespiti ile alacağın doğduğu tarihten itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile davalıdan tahsiline, kambiyo borcundan dolayı da davalı şirketin sorumlu olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, mahkemenin yetkisine itiraz etmiş, esas açısından da davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalı şirketin kendi ticari defter kayıtlarına göre davacı şirkete 18.838.555,91 TL borçlu olduğu, her ne kadar davacı şirket kendi ticari defter kayıtlarında davalı şirketten daha fazla bir miktarda alacaklı gözükse de, davacı şirketin aleyhine sonuçlanan dava dosyasındaki masrafları davalı şirkete borç olarak kaydettiği, ayrıca kalan tutarın kaynağı ile ilgili bir belge sunmadığı, bu sebeple davalı şirket defterlerindeki kayıtlara itibar edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, alacağa karar verildiğinden davacının diğer taleplerinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. (1) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davanın cari hesap ilişkisine dayalı bir miktar para alacağı istemine ilişkin olup, 6098 sayılı TBK’nun 89/1 maddesi yollaması ile HMK’nun 10. maddesi karşısında alacaklının yerleşim yeri mahkemesinin de yetkili olması nedeniyle yetki itirazının reddinde, hukuki ilişkinin niteliği itibariyle 10 yıllık zaman aşımına tabi olması nedeniyle işin esasının incelenmesinde ve hükmedilen alacağın davalı defterlerinde kayıtlı olması nedeniyle davalı defterlerinin aleyhine delil teşkil etmesi ilkesi gözetilerek bu miktar alacağa hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. (2) 6098 sayılı TBK’nun 117. maddesi uyarınca borcun ifa edileceği gün birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemiş olmadıkça muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Somut olayda farklı nedenlerle cari hesaba yansıyan alacak iddiasında bulunulmuş olup, cari hesap alacağının ödenmesi yönünden davacı tarafından davalıya çekilmiş bir temerrüt ihtarına rastlanılmamıştır. Her ne kadar mahkemece kambiyo senetlerine dayalı olarak icra takibine girişilen tarih somut olay bakımından temerrüt tarihi olarak faizin başlangıcına esas alınmış ise de, yerel mahkemenin bu yöndeki gerekçesi ve hükmü dosya kapsamına uygun düşmediğinden yerinde görülmemiştir. Bu durumda mahkemece somut olay bakımından temerrüdün yukarıda belirtilen ilkeye uygun şekilde saptanıp sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıdaki (1) nolu bend uyarınca davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bendde belirtilen nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdiren 1.350,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 27/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.