Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16085 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6502 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı....…..Ltd.Şti. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi çerçevesinde dava dışı şirkete kredi kullandırıldığını, davalının bu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, kredi borcunun ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibine davalı tarafça haksız olarak itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatı ödenmesine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, kredi borcunun asıl borçlu şirket tarafından kapatıldığını, kredi kullanılarak alınan aracın satılarak paraya çevrildiğini, kredi sözleşmesinde imzasının olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, cevap ve toplanan deliller doğrultusunda, davalının davaya konu kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, bu sözleşme gereğince kullandırılan kredinin ödenmediği, davalının kefil sıfatıyla bu borçtan kredi limiti ve temerrüdü ile sorumlu olduğu, kefaletin sona erdiğine dair dosyada bir delil olmadığı, alınan bilirkişi raporuna göre davalının sorumluluğunun kefalet limiti olan 25.000.TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 12/12/2013 tarih, 2013/15359 Esas ve 2013/19840 Karar sayılı bozma ilamında ;”Her ne kadar HMK'nun 109/2 maddesi uyarınca "Dava dışı asıl kredi borclusunun krediye ilişkin hesap kat tarihi, temerrut tarihi ve icra takibi tarihi itibariyle borcu tespit edilerek kefil olan davalının kefaletle ilgili sorumluluğu da asıl borca göre belirlenmelidir. Mahkemece bu yön gözetilmeden davalının doğrudan kefalet limiti kadar sorumlu tutulması doğru görülmemistir. ” gerekçesiyle bozulmuş,mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde,alınan ek bilirkişi raporuna itibar edilerek, asıl borçlunun hesap kat tarihi itibari ile asıl borcunun 22.183,15 TL olduğu gerekçesiyle bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne, davalının kötü niyetli olarak itiraz etmediği,bu hususun bozma konusu da yapılmadığından, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline, yönelik icra takibine davalı kefilin yapmış olduğu itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, Dairemizin bozma ilamından sonra aldırdığı ek bilirkişi raporunda, dava dışı kredi borçlusunun hesap kat tarihi itibariyle 22.183,15 TL asıl alacak nedeniyle borcunun bulunduğu, icra takip tarihi itibariyle ise asıl alacak ve ferileri ile birlikte toplam borcun 42.990,80 TL olduğu belirtilmiştir. Davalı kefil, icra takip tarihinden önce temerrüde düşürülmemiştir. Asıl borçlunun asıl borç miktarı olan 22.183,15 TL'den ve hesap kat tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faiz, temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar temerrüt faizinden ve fer'ilerinden kefalet limiti kadar sorumludur. İcra takip tarihinden itibaren ise kefil, kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olması nedeni ile bu aşamadan sonra kefalet limiti ile sınırlı olmaksızın kendi sorumluluğu başlar. Somut olayda davalı kefilin icra takip tarihi itibariyle asıl alacak dışında, kefalet limiti olan 25.000,00 TL'ye kadar asıl alacağın fer'ilerinden de sorumludur. Bu nedenle mahkemece icra takip tarihi itibariyle 22.183,15 TL asıl alacak ve 2.816,85 TL asıl alacağın fer'ilerinden sorumlu olduğu belirtilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamış, mahkemece verilen ilk kararın davacı tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle usuli kazanılmış haklarda göz önüne alınarak, davalının takipteki sorumluluğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 21/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.