Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16016 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 10387 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vek. Av. ...'in geldiği, karşı taraftan kimsenin gelmediği görülmüş olmakla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -KARAR-Davacı vekili, davalı tarafça müvekkili hakkında bonoya dayalı icra takibi başlatıldığını, takip konusu bonoda malen kaydı bulunduğunu, müvekkili ile davalı arasında hiçbir mal alışverişi olmadığını, müvekkiline teslim edilmiş bir mal olmadığını, müvekkilinin davalıya takip konusu senetten kaynaklı bir borcu bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile müvekkili hakkında başlatılan icra takibinin iptaline ve %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının müvekkiline keşide ettiği 29/04/2015 tarihli noter ihtarnamesinde müvekkilinden bir takım borç paralar aldığını, ödünç paraları aldığı anda müvekkili lehine bir takım senetler düzenlediğini, lakin bu senet bedellerinin ödendiğini iddia ettiğini, bu senetlerden bir tanesininde ihtarnamede açıkça belirtildiği gibi dava konusu senet olduğunu, yani davacının müvekkiline çektiği ihtar ile davaya konu bononun ödünç alışverişine konu bono olduğunu ikrar ettiğini, bononun müvekkili tarafından davacıya verilen ödünç para karşılığı tanzim edildiğini, her iki tarafında senet metnini talil ettiğinden davada ispat külfetinin borçlu davacıda bulunduğunu savunarak davanın reddi ile müvekkili lehine %20 tazminata karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafın davacının dava dilekçesinde senet metnini talil ettiğini iddia ettiği, davacının dava dilekçesinde senedin karşılıksız olduğu, kendisine herhangi bir mal teslim edilmediği, aralarında hiçbir mal alışverişi olmadığını ifade ettiği, buna karşılık davalının açıkça davacıya herhangi bir mal teslimi yapmadığını, borç para verdiğini savunduğu ve savunmasını aynı nitelikte bir belge ile ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmadığından kötüniyet tazminatı isteğinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece malen kaydı bulunan senedin nakten düzenlendiğini savunan davalının senedin ihdas nedenini talil ettiği ve böylece ispat külfetinin davalıya geçtiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuşsa da davacı da davalıya çektiği ihtarnamede dava konusu senedin davalıdan alınan borç para karşılığı düzenlendiğini ve ödendiği için karşılıksız kaldığını açıkça beyan etmiştir. Bu durumda somut olayda çift taraflı talil söz konusu olup çift taraflı talilde ispat külfeti yer değiştirmeyeceğinden davacının ispat yükü altında olup senede karşı ileri sürdüğü iddiayı yazılı delille ispat etmesi gerektiği hususları gözetilmeden ispat yükünün tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 20/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.