Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15895 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9339 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının usule ilişkin bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı ve davacı vekillerince ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, müvekkilinin hissedarlığından ayrılmış bulunduğu şirkete davalı bankaca açılan kredinin şirketin gerçek mali durumu araştırılmadan verildiğini, ayrıca çek karnesi teslim edildiğini, bu çeklerin gelişi güzel kullanılmasından dolayı müvekkilinin zarar gördüğünü, usulsüz kredi ve işlemler nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığını belirterek davalı banka tarafından müvekkili aleyhine girişilen takipler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, haksız ödenen 9.210.00 TL.’nin istirdadına, 10.000.00 TL maddi, 5.000.00 TL. manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı banka vekili, müvekkili ile davacının hissedarı olduğu diğer davalı şirket arasında imzalanan kredi sözleşmelerini davacının kefil sıfatıyla imzaladığını, açılıp kullandırılan kredilerin teminatı olarak da teminat senetleri alındığını, bankanın alacağının tahsili için icra takibi yapıldığını, davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davacının esasen bono ve sözleşmedeki imzasını kabul etmekle birlikte kredilerin kullandırılmasından sonraki iş ve işlemlerdeki imzaların kendisine ait olmadığından bahisle davalı bankaya borçlu olmadığını iddia ettiği, davacının tacir olarak altına imza attığı sözleşme ve bonolardan dolayı borçlu olmadığına ilişkin iddialarının kabule imkan olmadığı, davacının bizzat imzasını taşıyan genel kredi sözleşmesi ve bonoların takibe konulmasından dolayı herhangi bir manevi zarara uğramasının da mümkün olmadığı, zira davalının banka kredi alacağı ödenmediğinden bu kredinin teminatı olarak verilen bonoları tahsilde tekerrür olmamak üzere takibe koymasına engel bir yasa hükmünün olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekillerince ayrı ayrı temyiz edilmiştir.Davacı dilekçesinde, davacının müteselsil kefil olarak imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesinden dolayı davalı bankanın diğer davalı borçlu şirkete usulsüz krediler kullandırdığı ve bu nedenle müvekkilli aleyhine ... 3. İcra Müdürlüğünün 2008/9344, 9345, 9346 sayılı takip dosyaları üzerinden toplam 102.156,23 TL alacağın tahsili konusunda icra takibine girişildiğini, müvekkilinin usulsüz olarak kullanılan bu kredilerden dolayı sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek belirtilen icra dosyasında takip konusu edilen borçlardan dolayı borçlu olmadığının tespitine ve ödemek zorunda kalınan 9.201,00 TL'nin istirdadına, haksız takipten dolayı 10.000,00 TL maddi 5.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.Görüldüğü gibi davanın temelini üç ayrı icra takibi oluşturmaktadır. Mahkemece kurulan hüküm talepleri karşılamadığı gibi hükmün bir yerinde borçlu olunan miktara yani olumlu tespite karar verilmiştir. Menfi tespit davalarında borçlu bulunulmadığının tespitine karar verilmelidir. Olumlu tespit kararı verilmesi menfi tespit davasının niteliği ile bağdaşmaz.Öte yandan dava üç ayrı icra takibine dayandığı halde davacının hangi takip nedeni ile ne miktarda borçlu bulunmadığı hususunda davacı vekiline açıklama yaptırılmadan, hükümde de hangi takip sebebiyle borçlu bulunulmadığı hususu ayrı ayrı belirtilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi istirdat talebi yönünden herhangi bir olumlu olumsuz karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırıdır.Bunun yanında menfi tespit davaları alacak iddiasında bulunan kişiye karşı açılır. Somut olayda davanın temelini oluşturan icra takiplerine dayanak yapılan Genel Kredi Sözleşmesinde davalı banka alacaklı, diğer davalı şirket asıl borçlu konumundadır. Başka bir anlatımla Genel Kredi Sözleşmesinde davalı şirketin alacaklı sıfatı bulunmamaktadır. Buna rağmen mahkemece menfi tespit hükmü kurulurken, her iki davalıyı da kapsayacak şekilde karar verilmesi isabetsizdir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 19/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.