Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15786 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1390 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, taraflar arasında 26.02.2002 tarihinde Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği müvekkiline ödenmesi gereken prim alacaklarının 15.08.2008 tarihinden itibaren eksik ödenmeye başlandığını, müvekkilinin davalının menfaatleri esas alınarak hazırlanmış olan 01.07.2009 tarihli yeni sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, davalının komisyonları geç ödediğini, davalının müvekkili aleyhine cezalar kestiğini, son sözleşmenin imzalanmasını takiben davalının isteği üzerine müvekkilinin aylık 5.000,00 TL bedelle yeni işyeri kiraladığını, tadilatlar nedeniyle 20.000,00 TL masraf yaptığını, çalışan işçilere tazminat ödendiğini ileri sürerek eksik ödenen primlerden doğan gelir ve faiz kayıplarına karşılık şimdilik 70.000,00 TL, geç ödenen komisyonlardan doğan zarara karşılık şimdilik 5.000,00 TL'nin ve bunlara cari sözleşme hükümlerince uygulanacak faizlerin, kesilen para cezalarına karşılık şimdilik 5.000,00 TL, yeni işyerine ödenen kira bedellerinden doğan zarara karşılık şimdilik 5.000,00 TL, tadilatlardan ve işyeri için al??nan teknik alet, edevattan doğan zarara karşılık şimdilik 10.000,00 TL, işçilere ödenen tazminatlardan doğan zarara karşılık şimdilik 5.000,00 TL ile bu alacaklara uygulanacak ticari faizlerin davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 25.02.3015 tarihli dilekçesi ile tadilatlardan ve işyeri için alınan alet ve edevattan doğan zarara karşılık 10.000,00 TL alacak talebinden feragat ettiğini belirtmiştir. Davalı vekili, taraflar arasındaki ilişkinin 01.07.2009 tarihli Bayilik Sözleşmesi ile düzenlendiğini, eski tarihli sözleşmelerin yürülükten kalktığını, bu sözleşmeler kapsamında davacı açısından kazanılmış haktan bahsedilemeyeceğini, davacının sözleşmeye aykırı ... sanal işleme ait ceza bedelinin bulunduğunu, bayilik faaliyetinde tahsilat odaklı yapıdan satış odaklı yapıya geçiş sebebiyle tahsilat prim oranlarının azaltılarak satış prim oranlarının yükseltildiğini, bayilerin satış odaklı konuma getirildiğini, davacının verilen hedeflerin yarısına dahi ulaşamadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, taraflar arasında en son imzalanan sözleşmede prim sisteminde değişiklik yapıldığı, geç ödenen komisyonlardan doğduğu ileri sürülen zarar iddiasının davacı tarafça kanıtlanmaya muhtaç kaldığı, kesilen para cezalarından doğan zarar iddiası ile ilgili olarak; taraflarca objektif denetime elverişli ve tespit yapmaya elverişli herhangi bir kayıt ve belgenin sunulmadığı; öte yandan davacı Vakfın bu iddiasında haklı olduğunun kabulü halinde dahi, iddia edilen ceza bedellerinin komisyon bedellerinden mahsup yoluyla kesildiği ileri sürüldüğüne göre, dava konusu dönemde bir yandan prim farklarının tahsili talep edilirken, bir yandan bunlara ilişkin faturalardan mahsup edildiği ileri sürülen ceza bedellerinin ayrıca tazmininin istenmesinin finansal yönden anlamlı görünmediği; yeni işyerine ödenen kiralar nedeniyle tazmini talep edilebilecek davacı zararından söz edilemeyeceği; işçilere ödenen tazminatlardan kıdem tazminatı nedeniyle tazmini talep edebilecek nitelikte bir zararının varlığı oluşmadığı gerekçesiyle davacının tadilatlardan ve iş yerinden alınan teknik alet ve edavattan doğan zarara karşılık şimdilik 10.000 TL ileri sürdüğü talebinden 25.02.2015 tarihi itibariyle feragat ettiği anlaşıldığından bu talep açısından davacının davasının reddine, davacının davasının haklı nedenlerle feshine ilişkin talebinin ise somut verilere rastlanamadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünde; "eksik ödenen primlerden doğan gelir ve faiz kayıplarına karşılık şimdilik 70.000,00 TL, geç ödenen komisyonlardan doğan zarara karşılık şimdilik 5.000,00 TL'nin ve bunlara cari sözleşme hükümlerince uygulanacak faizlerin, kesilen para cezalarına karşılık şimdilik 5.000,00 TL, yeni işyerine ödenen kira bedellerinden doğan zarara karşılık şimdilik 5.000,00 TL, tadilatlardan ve işyeri için alınan teknik alet, edevattan doğan zarara karşılık şimdilik 10.000,00 TL, işçilere ödenen tazminatlardan doğan zarara karşılık şimdilik 5.000,00 TL ile bu alacaklara uygulanacak ticari faizlerin davalı şirketten tahsili" talebinde bulunmuştur. Mahkemece hüküm kısmında; "davacının davasının haklı nedenlerle feshine ilişkin talebinin ise somut verilere rastlanamadığından reddine " hükümlerine yer verilmiştir. Davacının eksik prim alacağı talebinin 20.07.2006 tarihli sözleşmeye dayandığı ve 15.08.2008 ila 01.07.2009 tarihleri arasındaki eksik prim alacağına yönelik olduğu görüldüğü halde yerel mahkemenin gerekçesinde bu talebin 01.07.2009 tarihli sözleşmeye dayandığı gibi bir yanılgıya düşülerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Öte yandan hükmün gerekçe bölümünde belirtilen bazı talepler hakkında hüküm kısmında 6100 sayılı HMK'nun 297. maddesi hükmüne uygun şekilde açık ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm kurulmamış olması da bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 14/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.