Davacı ... ... vek. Av. ...ile davalılar 1) ... 2) ... vek. Av. ... arasında görülen dava hakkında... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25.11.2014 gün ve 2013/486 E. - 2014/238 K. sayılı hükmün onanmasına ilişkin Dairemizin 13.04.2015 gün ve 2015/395 E. - 2015/5353 K. sayılı ilamına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Hükmüne uyulan Dairemizin 24.09.2013 tarih 2013/8511 E. 2013/14523 K. sayılı bozma ilamında özetle, “dosya içerisinde örnekleri bulunan genel kredi sözleşmelerinde kullandırılan kredi miktarlarının açık ve net olarak gösterildiği, 04.05.2007 tarihli genel kredi sözleşmesinin 75.000 TL limitli olduğu, davacı bankanın düzenlediği kat ihtarnamesinde de davalıların borcun 75.000 TL'lik kısmına müşterek borçlu müteselsil kefil olduklarının belirtildiği, bu durumda müteselsil kefil olan davalılar için kredi limitinin bu miktar olduğunun kabulü gerektiği hal böyle olunca mahkemece yapılması gereken işin davalı müteselsil kefillerin anılan genel kredi sözleşmesi nedeniyle belirtilen kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarından sorumlu olacakları kabul edilerek konusunda uzman bilirkişi kurulundan sarih ve Yargı denetimine elverişli rapor alınarak deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiğinden ibaret olduğu” belirtilmiştir.Mahkemece Dairemiz bozma kararına uyulduğu halde bozma gereği yerine getirilmemiştir. Zira, bilirkişi kurulu yerine tek bilirkişiden rapor alınmış ve bozma kararında belirtilen hususlar yeniden tartışmaya açılarak usuli kazanılmış hak kuralına aykırı davranılmıştır.Yargıtay İçtihatı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1959 gün ve 1957/13-1959/5 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı ilamlarında açıklandığı üzere bir mahkemenin Yargıtayca verilen bozma kararına uyması halinde kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana getirir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılamaz ve bozma sebebidir, meğer ki bu aykırılık sadece bozma kararında gösterilen bir usul kaidelerine ilişkin bulunsun ve son kararın neticesini değiştirecek bir mahiyet arz etmesin. Mahkemenin bozma kararına uyması ile meydana gelen durum uyarınca muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak yahut usule ait kazanılmış hak denilmektedir.Usul Kanunumuzda usule ait kazanılmış hakka ilişkin açık bir hüküm konulmuş değil ise de, Yargıtay'ın bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksatı ile kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrarı sağlamak amacına ermek üzere kabul edilmiş bulunması bakımından usule ait kazanılmış hak müessesesi usul kanununun dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir. Somut olayda mahkemece Dairemiz bozma kararına uyulmakla davacı yararına usuli kazanılmış hak oluşmuş olup usuli kazanılmış hakkın istisnaları da olayda bulunmadığından bu hakkı ihlal eder nitelikte araştırma ve inceleme yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirdiğinden hükmün bozulması gerekirken ilamda yazılı nedenlerle onandığı anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 13.04.2015 gün, 2015/395 E. - 2015/5353 K. sayılı onama kararının kaldırılarak hükmün belirtilen gerekçelerle BOZULMASINA, evvelce alınan onama harcının ve karar düzeltme harcının istek halinde iadesine, 30.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.