Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15665 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8770 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki asıl menfi tespit, birleşen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davacılar-birleşen dosya davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde birleşen dosya davacıları vek. Av. ... ile temlik alan vek. Av.....'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -KARAR-Asıl davada davacılar vekili, müvekkillerinin 2012 yılında davalı bankadan dava dışı asıl borçlu .... Gıda şirketinin kullanmış olduğu krediye kefil olduklarını ve bu kredi nedeniyle müvekkili ...’in taşınmazı üzerine ipotek tesis edildiğini, ayrıca müvekkillerinin bankaya 1.000.000,00 TL bedelli senet verdiklerini, borcun yapılandırılması sırasında ayrıca 2 adet 500.000,00 TL bedelli senetler alındığını, asıl borçlunun daha sonra aynı kredi sözleşmesine dayanarak başka krediler kullandığını, davalı bankanın kredi borçlarının ödenmemesi üzerine birden fazla icra takibi başlattığını, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişikliklerin kefalet için öngörülen şekle uyulmadığından hüküm doğurmayacağını, takip dayanağı yapılan sözleşmede müvekkillerinin sorumlu olduğu miktar yer almadığı gibi müteselsil kefil olunduğuna ilişkin ibralerin müvekkillerinin eli ürünü olmadığını ileri sürerek, müvekkilleri hakkında başlatılan icra takipleri ve 1.000.000,00 TL ve 500.000,00 TL bedelli iki adet bono nedeniyle müvekkillerinin davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asıl davada davalı vekili, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip yapılabileceğini ve davacıların kefaletllerinin geçerli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Birleşen davada davacı vekili, dava dışı şirketle imzalanan kredi sözleşmesinin davalı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, sözleşmeden doğan borcun ödenmemesi nedeniyle kredi hesabının kat edilerek .... 28. İcra Müdürlüğü’nün 2013/7467 takip sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibin davalının haksız itirazı nedeniyle durduğunu belirterek, itirazın iptali ile % 20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen davada davalı vekili, davaya süresinde cevap vermemiştir.Mahkemece toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucu, banka tarafından dava dışı şirkete kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle davacı müteselsil kefillere başvuru şartlarının gerçekleştiği, davacı ...’e ait taşınmaz üzerine tesis edilen ipoteğin adı geçenin kendi kefaletinin teminatı olarak verilmemiş olması ve diğer icra takiplerinin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla yapılmış olmasında yasal düzenlemelere aykırı bir durum bulunmadığı, alınan bilirkişi raporu ile borç miktarının tespit edildiği gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne ve davalı aleyhine % 20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmiş, hüküm davacılar-birleşen davalı vekilince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacılar-birleşen dosya davalısı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Birleşen dava yönünden; birleşen davanın temelini oluşturan icra takibinde davalı ...'e ödeme emri 21/05/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, adı geçen tarafından 25/07/2013 tarihinde takibe itiraz edilmiştir. Görüldüğü gibi itiraz 7 günlük itiraz süresi geçtikten sonra yapılmış olduğundan takip bu kişi yönünden kesinleşmiştir. Nitekim İcra Dairesince de itirazın reddine karar verilmiştir. Kesinleşen takibe karşı itirazın iptali davası açılamaz. Zira böyle bir durumda alacaklının hukuki yararı bulunmamaktadır. Hukuki yarar 6100 sayılı HMK'nın 114. maddesindeki dava şartları arasında sayılmış olup aynı kanunun 115. maddesine göre mahkeme dava şartlarını yargılamanın her aşamasında gözetmek zorundadır. Bu itibarla birleşen davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar-birleşen dosya davalısı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle birleşen dosya yönünden davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, asıl davanın temyizi nedeniyle aşağıda gösterilen bakiye harcın asıl davanın davacılarından müteselsilen tahsiline, birleşen davanın temyizi nedeniyle alınan peşin harcın talep halinde iadesine, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan ... A.Ş. lehine takdir edilen 1.350,00 TL vekalet ücretinin asıl davanın davacılarından alınarak bu davalıya verilmesine, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan ... lehine takdir edilen 1.350,00 TL vekalet ücretinin birleşen dosya davacısından alınarak bu davalıya verilmesine, 12.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.