MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit-istirdat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, istirdat istemlerinin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında bayilik sözleşmesi yapıldığını, müvekkilinin bedelini ödediği malların teslim edilmediğini ileri sürerek 57.534,64 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacının malları teslim alıp daha sonra ödeme yapmasının sözleşmede kararlaştırıldığını, buna göre davacının vadeli ürün aldığını ve aldığı malların paralarını ödediğini, mal almadan peşin olarak ödeme yapıldığı iddiasının doğru olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, toplanan deliller, hükme esas alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacının davalıya borçlu bulunmadığı ve davalıdan 57.534,64 -TL alacaklı olduğuna ilişkin talepleri sübut bulmadığından reddine, ayrıca davacının haciz baskısı ile ödenen çek bedeli 8.500,00 -TL'nin istirdadına ilişkin talebinin de sübut bulmaması nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Hükmüne uyulan Dairemiz bozma ilamında özetle; “...Davacı tarafından 05.02.2011 havale tarihli dilekçesi ekinde dosyaya birer sureti sunulan makbuz ve banka havalesi yoluyla yapılan ödemeler ile davacının davalı şirkete verdiğini iddia ettiği çeklere ilişkin kayıtların tacir olan davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında yer alıp almadığı, varsa ödemelerin ve çeklerin toplam tutarının ne kadar olduğu böylece davacının alacağının olup olmadığı hususlarının gerekirse ilgili bankalardan havaleler yönünden araştırma ve inceleme yapılarak konusunda uzman üç kişilik bir bilirkişi heyetine inceleme yaptırılmak suretiyle önceki bilirkişi raporlarındaki çelişkileri de giderecek şekilde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir” denilmiştir. Mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada toplanan delillere ve bozma sonrası alınan ve benimsenen 05.09.2013 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre; davacının davalıya borçlu bulunmadığı ve davalıdan 57.534,64 -TL alacaklı olduğuna, ayrıca davacının haciz baskısı ile ödenen çek bedeli 8.500,00 -TL'nin istirdadına ilişkin talebinin de ispatlanamaması sebebiyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosya kapsamında davalı vekilinin yargılama sırasında 1. bozma ilamından önce alınan 28.02.2005 tarihli ek rapora yönelik 05.04.2005 havale tarihli dilekçesinde; “bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacının müvekkilinden teslim aldığı mal tutarının 108.158,87 TL olduğunu buna göre bilirkişi raporu doğrultusunda davacı alacağının (çekler toplamı 106.805,45 TL +havale toplamı 10.548.00 TL olmak üzere toplam 117.053,45 TL olduğu, bu miktardan alınan mal miktarı mahsup edildiğinde davacı alacağının 8.894,58 TL olduğunu” beyan etmiş olup davalının bu beyanı ikrar niteliğinde olduğundan bağlayıcıdır. O halde Mahkemece davalı vekilinin söz konusu beyanı gözetilerek aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 25.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.