Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14442 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17608 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. ... ile davalı vek. Av. ...'ın gelmiş, olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-KARAR-Davacı vekili, davalının 5 ayrı icra dosyasında toplam 246.488,40 TL alacak için icra takibi başlattığını, söz konusu takiplerin dayanağı çek ve senet üzerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını iddia ederek, borçlu olmadıklarının tespiti ile davalının tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında, müvekkili şirketin dava dışı ve davacının ortak olduğu ...ne sattığı malzemeler karşılığında icra takiplerine konu çekleri şirket ortağı davacı ve dava dışı şirket yetkilisi ...in ciroları ile teslim aldığını, müvekkilinin iyiniyetli meşru hamil olduğunu, savunarak davanın reddi ile lehlerine tazminata hükmolunmasını istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve ... Kurumu raporuna göre, takibe dayanak çeklerdeki ciranta imzasının davacının eli ürünü olmadığı, ....İcra Müdürlüğünün 2009/26036 ve 2009/24736 takip sayılı dosyalarındaki toplam 70.400 TL’lik üç adet çekin davacı tarafından doğrudan davalıya ciro edildiği, davalı alacaklı çeki aldığı kişinin kimliğini ve imzanın ona ait olup olmadığını araştıracak ve bilebilecek durumda olup, bu nedenle davalının çeklerdeki kendisinden önce en son ciranta imzasının davacıya ait olduğunu iddia ederek icra takibine başlamakla kötüniyetli olduğu, söz konusu çeklerin bedeli üzerinden davacı lehine tazminata hükmedilmesi, takibe dayanak diğer çekleri davalı alacaklı dava dışı cirantalardan ciro yolu ile aldığından, aldığı kişilerden önceki imzaların davacıya aidiyetini bilemeyeceğinden bu çekler nedeniyle kötüniyetli kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken açılmış ise de yargılama sırasında 6100 sayılı HMK yürürlüğe girmiştir. HMK’nın 448. maddesine göre, “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” Yerel mahkemece de bu hükümden hareketle son celsede yazılı tahkikat aşamasının bitmesi nedeniyle sözlü tahkikat aşamasına geçilmesine karar verilerek anılan yasa hükmü bir ölçüde gözetilmiş ise de HMK’nın 184. ve 186. maddelerine uygun biçimde usulü işlemler yerine getirilmemiştir.HMK’nın 184/1 maddesinde, “Hakim tarafların iddia ve savunmaları ile toplanan delilleri inceledikten sonra duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir.” Hükmüne yer verilmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında ise, “mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse tahkikatın bittiğini taraflara tebliğ eder.” hükmü getirilmiştir. Aynı kanunun 186/1maddesine göre, “mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacı ile iki tarafı davet eder. Taraflara çıkarılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saate mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir.” Aynı maddenin 2. fıkrasına göre, “sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.”Bu açıklamalar çerçevesinde somut olayın değerlendirilmesine gelince, son duruşma oturumunda mahkemece hazır bulunan taraf vekillerinden sözlü yargılama ve hüküm için ayrı bir gün tayinini isteyip istemediklerini sormadan ve aynı oturumda sözlü yargılama ve hüküm aşamasına geçilmesini istediklerine dair imzalı beyanları alınmadan tahkikat aşamasının bitmesi nedeniyle sözlü tahkikat aşamasına geçildiği belirtilerek aynı oturumda hüküm kurulup, tefhim edilmesi, usüle aykırı olduğu gibi HMK’nın 27. maddesinde düzenlenmiş olan hukuki dinlenilme hakkını da ihlal ettiğinden hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1.100,00.-TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 10.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.