Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14166 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17556 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 16. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 03/06/2013NUMARASI : 2012/16-2013/166Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek.Av.H. Y. gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-KARAR-Davacı vekili, müvekkili tarafından faturalandırılıp davalıya teslim edilen malların bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine başlatılan icra takibine de ayrıca itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, %40' tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkiline mal teslim edilmediğini, faturalar içeriğini kabul etmediklerini bildirerek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, malı teslim ettiğini ispatla yükümlü olan davacının bu olguyu sair delillerle ispatlayamadığı sonucuna varılmakla yemin deliline dayanıp dayanmadığı hususunda hatırlatmada bulunulmuş ve bu kapsamda teklif edilen yeminin davalı tarafça eda edilmesi üzerine de davanın reddine karar verilmiştir.Uyuşmazlık, cari hesap dayanağını oluşturan faturalardaki malların davalıya teslim edilip edilmediği hususunda toplanmaktadır.Davacı, faturalara konu malları teslim ettiğini, kaldı ki süresi içerisinde faturalara itirazda bulunmayan davalının, teslim olgusunu zımnen kabul ettiğini iddia ederken, davalı taraf söz konusu malları teslim almadıkları gibi esasen aralarında hukuki bir ilişki dahi bulunmadığını beyan etmiştir.Mahkemece dosya bilirkişiye tevdi edilmeden evvel; 08.10.2012 tarihli celsede tarafların ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmeleri için kesin mehil verilmiştir.Davalı, ilgili belgeleri ibraz ederken, davalı herhangi bir mazeret bildirmeksizin ibrazdan kaçınmıştır.Dosyanın tevdi edildiği bilirkişi, davacı kayıtlarının dava konusu alacağı teyit etmekle beraber usulüne uygun tutulmadığından; tek başına lehe hüküm doğurmaya elverişli olmadığını, ancak sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için davalının vergi dairesine sunmuş olduğu "mal alımına ilişkin bildirimlerin" (BA Formu) celbi gerektiğini bildirmiştir.Mahkemece, ilgili belgeler merciinden getirtilerek yeniden bilirkişi incelemesine sunularak ek rapor aldırılmıştır.Bilirkişi ek raporunda: davacının iddia ve kayıtlarında geçen mal teslim olgusunun, davalı tarafından ilgili vergi dairesine sunulan (BA) formlarında da teyit edildiği, bu durumda aksi yönde savunmada bulunan davalının ancak iade faturası ya da düzeltme beyannamesiyle savunmasını ispat edebileceği beyan edilmiştir.Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda adı geçen (BA) formları getirtilmesine rağmen, ispat yükünün halen davacıda olduğu düşüncesiyle yemin deliline dayanıp dayanmadığı hususunda hatırlatmada bulunulmuş ve bu kapsamda teklif edilen yeminin davalı tarafça eda edilmesi üzerine de davanın reddine karar verilmiştir.Satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak davalarında satıma konu malın teslim edildiğinin ispat yükü satıcı/davacı taraftadır. Davacı, dosyaya sunduğu ticari defter ve dayanak belgeleriyle bu hususu ispatlayamamıştır.Bu durumda, tarafların başlangıçta açıkça ismini zikretmedikleri, (BA) formlarının merciinden resen getirtilmesi işleminin HMK nun 25 maddesinde yer alan: “kanunda öngörülen istisnalar dışında, hakim iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz…kanunda belirtilen durumlar dışında, hakim, kendiliğinden delil toplayamaz” şeklindeki düzenlemeye aykırılık oluşturup oluşturmayacağının tartışılması gerekmektedir.Kanun metninin, uygulayıcılar yönünden emredici nitelikte olduğu bununla birlikte kanunda yer almak kaydıyla bir takım istisnalara da cevaz verdiği anlaşılmaktadır.Kanunla getirilen bu istisnaların neler olduğuna dair HMK da yer alan müteakip maddelere göz atıldığında; tarafların kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları tüm belgelerin mahkemeye ibraz etmeleri zorunluluğundan bahseden (HMK 219) maddesi ile, belgenin üçüncü kişinin elinde bulunması haline ilişkin HMK 221 maddesinde yer alan düzenlemeleri görmekteyiz. HMK 221. maddesinde aynen “Mahkeme, üçüncü kişi veya kurumun elinde bulunan bir belgenin taraflarca ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu olduğuna karar verirse, bu belgenin ibrazını emreder” hükmüne yer verilmiştir.Tüm bu yasal düzenlemeler çerçevesinde uyuşmazlığa bakıldığında: Davaya konu faturalara dair (BA) formlarının celbi hususunun, bizzat bilirkişi tarafından dile getirildiği görülmekle, iddianın genişletilmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği. Bu durumun HMK. 221 maddesinde açıklanan “taraflarca ileri sürülen bir hususun ispatı için, getirtilmesi zorunlu olan üçüncü kişi elindeki belge” mahiyetinde görülmesi gerektiği, kaldı ki, davacının gerek dava dilekçesinde ve gerekse delil listesinde açıkça “ticari defter ve kayıtlara” dayandığı görülmekle, adı geçen (BA) formunun da “dayanak belge” kapsamında mütalaa edilmesi gerektiği, bu belgenin merciinden getirtilmesinden sonra, ispat yükünün (vergi dairesine sunduğu form ile savunması arasındaki esaslı çelişki yaratan) davalıya geçtiği gözetilmeden icapsız olarak davalıya yemin teklif hakkı hatırlatılmak suretiyle eda edilen yeminin sonucuna göre yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 1.100-TL. duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 25.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.