MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı, tarımsal kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalamadığı halde kendisine keşide edilen 13.12.2010 tarihli muacceliyet ihtarı ile borçtan sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, bu borç sebebiyle davalı banka nezdindeki hesabına bloke konularak para çekmesinin engellendiğini ileri sürerek davalı bankaca kendisine gönderilen muacceliyet ihtarında bildirilen borçtan sorumlu olmadığının tespitine, %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, yapılan yargılamada toplanan delillere ve benimsenen Adli Tıp Kurumu'nun 24.03.2014 tarihli raporuna göre, 08.05.2009 tarihli sözleşmede müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla davacı adına atılı bulunan imzanın davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği, bu durumda davacıya keşide edilen 13.12.2010 tarihli ihtarname ile bildirilen borçtan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 22/06/2009 tarihinde dava dışı ...'a kullandırılan 08/05/2009 tarihli kredi sözleşmesi gereğince davacıya gönderilen 13/12/2010 tarih ve 17247 sayılı ihtarname sebebiyle davacının davalıya 9.122,00 TL borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla tarımsal kredi sözleşmesinde atılı bulunan imzanın davacıya ait olmadığı ve anılan sözleşmeden doğan kredi borcundan dolayı gönderilen muacceliyet ihtarnamesinde bildirilen borçtan davacının İİK'nın 72. maddesi hükmü uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu raporu doğrultusunda sözleşmede müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla atılı bulunan imzanın davacıya ait olmadığı tespit edilmiş olmakla davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün 3. bendinde, davalı kurumun harçtan muaf olduğu gerekçesiyle harç alınmasına yer olmadığına karar verilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 5766 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (ç) bendi ile değişik 123. maddesindeki harç istisnası yurt dışından alınacak kredilerin geri dönüşümü ile ilgili işlemlerle sınırlı olarak uygulanmaktadır. Yeniden yapılandırma ile ilgili 4603 sayılı Kanun'da öngörülen muafiyetin Yasada sayılan bankaların davacı olduğu davalarda uygulanabileceği, anılan yasa hükmü gereğidir. Davalı bankanın somut olayda harçtan muaf olduğuna ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Harç kamu düzenine ilişkin olduğundan re'sen gözetilmesi gerekir. Kamu düzeni, aleyhe bozma yasağı kuralının istisnalarındandır. Bu durumda mahkemece; davalı bankanın karar ve ilam harcı ile sorumlu tutulması gerekirken hükmün 3 no'lu bendinde yazılı şekilde davalı bankanın harçtan muaf olduğuna dair hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine 14.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.