MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, davalının müvekkili hakkında ... İcra Müdürlüğü'nün 2011/25743 ve 2012/3223 dosyaları ile aynı borcu konu eden mükerrer takip başlattığını, davacının davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, icra takiplerinde %96 oranında fahiş faiz talep edildiğini, 2011/25743 esas numaralı dosyada bileşik faiz uygulandığını,davalı icra takip dayanağı olarak cari hesap ekstresine dayanmış ise de, taraflar arasında TTK anlamında usul ve yasaya uygun bir cari hesap ilişkisinin bulunmadığını, müvekkilinin davalıdan hazır beton satın aldığını, satış bedellerini ödediğini, borca mahsuben davacıya ait ... ili, ... İlçesinde kain 4716 parsel 1 numaralı bağımsız bölümün davalı şirket ortağı ve yönetim kurulu bakanı ...'e verildiğini, ...'in bağımsız bölümü 50.000 TL bedel ile 3.kişilere sattığını, fakat satış bedelini borca mahsup etmeyerek müvekkilini borçlu çıkardığını, davalı şirket yetkililerinin müvekkiline bazı boş belgeler imzalattıklarını, sonradan davalı tarafından doldurulan sözleşmeleri kabul etmediklerini iddia ederek, müvekkilinin dava konusu takiplerden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile davalı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında 06.01.2010 tarihli cari hesap sözleşmesinin bulunduğunu,cari hesaptan kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine davacı aleyhinde takip başlatıldığını,tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla aynı borçtan dolayı mükerrer takip yapılmasında hukuken bir engelin bulunmadığını, kaldı ki başlatılan takiplerin birbirinden farklı borcu içerdiğini, davacının bileşik faiz uygulandığına yönelik iddiasının gerçeği yansıtmadığını, faiz oranının sözleşmeye dayandığını, davacının ifa uğruna edim talebinde bulunarak taşınmazını devrettiğini, taşınmazın satış bedeli olan 50.000 TL'nin kayıtlara işlendiğini fakat takip çıkışının 77.267,71 TL olması nedeniyle borcu karşılamadığını ve takibe devam edildiğini savunmuş, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller ve somut olaya uygun bulunarak benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davalı tararından davacı aleyhinde başlatılan icra takiplerinde ''tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla'' ibaresinin bulunmadığı, davacı tarafından davalıya verilen taşınmazın satış bedelinin 50.000 TL olduğu ve icra dosyalarına yansıtılmadığı hususlarının ihtilafsız olduğu, taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, taşınmazın davalıya devrinin ifaya yönelik eda mı, ifa yerini tutan eda mı olduğu hususu olduğu, davacı vekilinin 26/11/2013 tarihli beyanında, dava konusu taşınmazın borca mahsuben satılmak üzere davalıya verildiğini, taşınmazın 50.000 TL üzerinde bedelle satılması halinde üzerini müvekkiline iade edeceklerini ancak davalının taşınmazı değerinden daha ucuza satarak müvekkilini zarara uğrattığını belirttiği, davacı tarafın bu beyanları karşısında taşınmazın devrinin ifaya yönelik eda olarak kabul edilmesi gerektiği, ön inceleme duruşmasında davalı vekilinin, sonradan başlatılan ikinci takibin sehven mükerrer olarak başlatıldığını, takipten feragat edeceklerini beyan ettiği ve beyanını imzaladığı fakat takipten feragat etmediklerinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının, ....İcra Müdürlüğü'nün 2012/3223 esas numaralı takip dosyasından mükerrerlik nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davacının ....İcra Müdürlüğü'nün takip dosyası nedeniyle dava tarihi itibariyle 12.080,59 TL borçlu olduğu anlaşılmakla bu miktar yönünden talebin reddine, kalan bakiye için borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.Davacı, taşınmazın 10/05/2011 tarihinde davalıya borca karşılık 50.000 TL bedel ile devrinin yapıldığını,bu devrin kayıtlara işlendiği halde 08/03/2012 takip tarihine kadar faiz tahakkuk ettirildiğini, aslında borcun taşınmaz devri ile sona erdiğini belirterek menfi tespit isteminde bulunmuştur.TBK 131.md'si uyarınca, fer'ilere ilişkin haklar saklı tutulmadığı sürece asıl borcun ifa ya da diğer bir sebeple sona ermesi halinde ona bağlı haklar da sona erer. Mahkemece, yasanın bu hükmü uyarınca tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 14.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.