Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12471 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3030 - Esas Yıl 2016





ESAS NO :...KARAR NO :....T.C.YARGITAY..... Hukuk DairesiESAS NO : ...KARAR NO : ....Y A R G I T A Y İ L A M IMAHKEMESİ :.....MahkemesiTARİHİ : 14/07/2015NUMARASI : 2014/658-2015/584DAVACI : ..... vek. Av.....DAVALI : ..... vek. Av. ....Taraflar arasındaki menfi tespit-ipoteğin kaldırılması davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, müvekkilinin adına kayıtlı bağımsız bölüm üzerine 25.01.2011 tarihinde davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini ve dava dışı .....'nin davalı bankadan krediler kullandığını, söz konusu kredi borçlarının kapatılmasına rağmen müvekkilinin taşınmazındaki ipoteğin kaldırılmadığını ileri sürerek, müvekkilinin ipotek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava dışı......'nin kredi borcunun bir kısmının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olan dava dışı ......tarafından ödendiğini, dolayısıyla kefilin alacaklının haklarına halef olması kuralı gereğince ipoteğin kaldırılmasının mümkün olmadığını, ayrıca ipotek senedinde dava dışı şirketin müvekkili bankaya karşı asaleten ve kefaleten doğmuş ve doğacak bilcümle borçlarının teminatını teşkil etmek üzere müvekkili banka lehine tescil ve tesis edilmiş vadesiz ve süresiz ipotek olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucu, dava tarihi itibariyle dava dışı asıl borçlu şirketin, davalı bankaya herhangi bir borcunun bulunmadığı, bu durumun denetime elverişli kabul edilen bilirkişi raporu ile tespit edildiği, dava dışı kişinin halefiyet haklarının davalı bankaca savunulamayacağı, böylece üst sınır ipoteğinin kaldırılmasına ilişkin şartların bulunduğu, buna karşın ipoteğe konu alacak sona ermesine rağmen davalı bankanın terkin işlemini gerçekleştirmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nun 592.maddesinde; ''Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını kefilin zararına olarak azaltırsa, zararın daha az olduğu alacaklı tarafından ispat edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da buna uygun düşen bir miktarda azalır. Kefilin fazladan ödediği miktarın geri verilmesini isteme hakkı saklıdır. Çalışanlara kefalet hâlinde alacaklı, çalışanlar üzerinde yükümlü olduğu gözetimi ihmal eder veya kendisinden beklenebilen özeni göstermezse ve borç da bu sebeple doğmuş ya da bu özeni göstermesi hâlinde ulaşamayacağı ölçüde artmış olursa, bu borcu veya borcun artan kısmını kefilden isteyemez. Alacaklı, borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına yarayabilecek borç senetlerini teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür. Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya asıl borçlu tarafından alacak için sonradan sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri de kefile teslim etmek veya bunların devri için gerekli işlemleri yapmak zorundadır. Alacaklının, diğer alacakları sebebiyle sahip olduğu rehin ve hapis hakları, kefilin haklarından sıraca önce geldikleri ölçüde saklıdır. Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmez, ağır kusuruyla mevcut belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa, kefil borcundan kurtulur. Bu durumda kefil, ödediğinin geri verilmesini ve varsa ek zararının giderilmesini isteyebilir.'' düzenlemesi hükme bağlanmıştır.Somut olayda davalı bankaya ödemede bulunan ....genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalamış bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece uyuşmazlığın yukarıda sözü edilen yasa maddesi üzerinde durulup tartışılarak ve deliller bu çerçevede değerlendirildikten sonra çözümlenmesi ve uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler üzerinde durulmayıp tartışılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyize itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 19/09/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.