Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12456 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13060 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi ( Tic. Mah. Sıf. )Taraflar arasındaki istirdat davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R - Davacı vekili, taraflar arasında ambalaj alımı hususunda akdedilen sözlü anlaşma uyarınca düzenlenen faturaya karşılık davalıya çekle ödeme yapıldığını, malların teslim alındığını, ancak ambalaj maddeleri yapışmadığı için kullanılamadığını, 08/12/2012 tarihinde ambalaj maddelerinin davalıya iade edildiğini, ayrıca ertesi gün davalıya yaşanan sıkıntı, taleplerine uygun mal gönderilmesi veya çekin iade edilmesi hususunda mail gönderildiğini, ancak davalı tarafça ambalaj malzemelerine laminasyon işlemi yapılarak geri gönderildiğini, laminasyon işlemi nedeniyle kalınlığın arttığını, makine yatağında akmadığını, her iki başının yapışmadığını ve üzerinde laminasyon lekeleri olduğunu, bu nedenle malların davalıya tekrar iade edilmek istendiğini, ancak davalının iade almadığını, mahkeme vasıtasıyla yaptırılan tespitte malların ayıplı olduğunun tespit edildiğini, bunun yanında malların teslimi ve iadesi nedeniyle müvekkilinin 875,67 TL maddi zararı olduğunu, ayrıca 2.000,00 TL iş kaybı olduğunu belirterek sözleşmenin iptali ile müvekkilinin dava konusu çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, toplam 2.875,67 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 20/11/2013 tarihli dilekçesi ile iş gücü kaybına yönelik maddi tazminat talebini atiye bıraktıklarını, dava konusu çek tahsil edildiğinden menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Davalı vekili, davacının talebi üzerine öncelikle numune mal gönderildiğini, daha sonra davacı tarafın siparişi üzerine siparişe konu malın gönderildiğini, davacı kendisine istediği mal gönderildiği halde malların laminasyona girmesini istediğini, bizzat davacı şirket yetkilisinin gözetiminde bu işlemin yapıldığını, dolayısıyla davacının bu davayı açmakta kötüniyetli olduğunu, davacının laminasyon işlemi öncesinde malın ayıplı olduğunu ispat etmesi gerektiğini, ayıplı olmayan bir malı ayıplı hale getirenin davacı olduğunu, davacının gözden geçirme ve satıcıya bildirme yükümlülüğünü de yerine getirmediğini, davacının malların büyük bölümünü tükettiğini düşündüklerini, davacının ihtarnamede de ayıba ilişkin ayrıntıya yer vermediğini, davacının malın makinesine uygun olup olmadığını da kendisinin denetlemesinin gerektiğini, davacının maddi kaybının ve iş kaybının da söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere göre; dava konusu malların genel ambalaj maddeleri yapışmadığı için kullanılamadığı, dava konusu ambalaj malzemesinin kalınlık hatası olması ve malzemede bulunan lekeler nedeniyle ayıplı olduğunun tespit edildiği, bu itibarla dava konusu ambalaj malzemeleri için verilen çek nedeniyle davacı şirketin borçlu bulunmadığı, dava konusu çekin davalı şirket tarafından tahsil edildiği dikkate alındığında davanın istirdat davasına dönüştüğü, ayrıca davacı şirketin ambalaj malzemelerini iade esnasında kargo şirketine 590,00 TL ödediği, bu bedeli de davalı şirketten talep edebileceği, öte yandan dava konusu ayıplı malzemelerin ayıbının giderilmesi nedeniyle davacı şirket tarafından malzemelerin ... İline getirildiği, bu nedenle 285,67 TL yakıt gideri olduğu, bu yakıt giderinin de davalı şirketten talep edebileceği, davacı tarafın bunun haricinde maddi zararını ispat edemediği ve atiye terk ettiği gerekçesiyle davacının istirdat davasının kabulüne, tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 2014/4851 E., 2014/7997 K. sayılı ve 28.04.2014 tarihli bozma ilamında ''Mahkemece 39 bobin malın davalıya iadesine karar verilmiş ise de davalı vekili bu miktarın davacıya teslim edilen malın ancak 2/3'üne tekabül ettiğini temyiz dilekçesinde açıkça bildirmektedir. Bu durumda mahkemece davalı tarafın bu yöndeki savunması üzerinde durulup ayıplı olduğu kabul edilen dava konusu malların tamamının 39 bobine tekabül edip etmediği araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir." denilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; iade edilecek 38 bobinin 828,25 kg. olarak tartıldığı, iade edilecek miktarın davalıdan satın alınan toplam 1142 kg. miktarın %72,50'lik bölümüne denk geldiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1- 5219 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (HUMK) 427.maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanunun 19 uncu maddesiyle HUMK’a eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2015 yılı için 2.080 TL 'dir. Davacı vekilinin temyize konu ettiği miktarın 1.711,61 TL olması nedeniyle 31/03/2015 tarihli karar davacı yönünden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1/6/1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebilir. 2-Davalı vekilinin temyizi yönünden; a)Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalı vekilinin yerinde olmayan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. b)Birlikte ifa kuralı gereğince hükümde belirtilen ve ayıplı olduğu kabul edilen malların davalıya iadesi yönünden de hüküm kurulması gerekirken bu hususun gözden kaçırılması bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kesinlik sınırı nedeniyle reddine, (2-a) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2-b) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 19/09/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.