Taraflar arasındaki menfi tesbit-istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacı vekili, davalı bankanın, tarımsal kredi nedeniyle kefalet ilişkisinden dolayı müvekkili aleyhine takibe geçtiğini oysa ki müvekkilin kefalet limitinin 6.000.000.000.TL olmasına rağmen davalının 40.106.040.581.TL üzerinden takibe geçtiğini ve müvekkili evinde haciz işlemi yaptığını belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tesbiti ile %40 tazminata ayrıca müvekkilinin manevi zarara uğradığı için manevi tazminata da karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının müteselsilen sorumlu olduğunu bu nedenle limitle sorumluluğunun söz konusu olmadığını öne sürerek davanın reddi ile %40 tazminata hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davacının istirdat talebinin vazgeçme nedeniyle yasal koşulları oluşmadığından reddine, liK.nun 72. maddesi uyarınca menfi tesbit talebinin ödeme nedeniyle istirdat davasına dönüştüğü için menfi tesbit davasının konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davacının icra inkar ve manevi tazminat, davalı bankanın da tazminat taleplerinin reddine, davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmiş hüküm temyiz edilmeden 01.11.2004 tarihinde kesinleşmiş, ancak davalı banka vekili 22.11.2004 tarihli dilekçesi ile kararda maddi hata olması nedeniyle bu hususun düzeltilmesi talebinde bulunmuş, mahkemece bu talebin kabulü ile 29.11.2004 tarihli tavzih kararı ile vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesi şeklinde kararda düzeltme yapılmış, bu husus davacı vekilince temyiz edilmiştir. Davacı vekilinin temyizi, yerel mahkemenin 29.11.2004 tarihli tavzih kararına yöneliktir. Hükümlerin tavzihi HUMK.nun 455. maddesinde düzenlenmiş olup, "Hüküm müphem ve gayri vazıh olur veya mütenakız fıkraları ihtiva ederse icrasına kadar iki taraftan her biri iphamın tavzihini ve tenakuzun ref'ini isteyebilir" hükümünü içermektedir. Tavzih yolu ile hüküm değiştirilemez. Davalı vekilinin tavzih talebine konu ettiği husus temyiz edilebilirse de, bu hüküm temyiz edilmeden kesinleşmiştir. Hükmün tavzih yolu ile değiştirilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan tavzih kararının bozulması gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkemenin 29.11.2004 tarihli ek kararının (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 24.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.