Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1127 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 16093 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı ... arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davalının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığını, kredi geri ödemelerin aksaması üzerine hesabın kat edilerek borçlulara noter kanalıyla ihtarname keşide edildiğini, alacağın tahsili için borçlular aleyhine girişilen icra takibinin davalının itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davalının kredi sözleşmesine kefil olduğu, davacı banka alacağının icra takip tarihi itibari ile toplam 7.563,75 TL olarak hesaplandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne davalının takibe itirazının toplam 7.563,75 TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dava, genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davanın temelini oluşturan icra takibinde dayanak olarak “Genel Kredi Sözleşmeleri” gösterilmiş ve dosyaya davalının kefil olarak yer aldığı 12.5.2005 tarihli genel kredi sözleşmesi yanısıra davalının kefil olarak imzasının bulunmadığı 12.9.2005 tarihli 25.000,00 TL ve 22.10.2009 tarihli 20.000,00 TL limitli kredi sözleşmeleri delil olarak sunulmuştur. Uyuşmazlığın çözümünde davalının kefalet imzasının bulunduğu 12.05.2005 tarihli 32.000 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi uyarınca kredi kullandırılıp kullandırılmadığı, başka bir anlatımla dava konusu kredi alacağının, hangi sözleşmeden doğduğunun belirlenmesi önem taşımaktadır. Zira, kefaletin fer'i niteliği itibariyle asıl borçlunun borcuna bağlı olarak sorumluluk oluşturduğu kefalet hukukunun temel prensiplerinden biri olup asıl borç bulunmadıkça kefilin sorumluluğundan söz edilemez.O halde mahkemece konusunda uzman bir bilirkişiye banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak belirtilen bu hususları değerlendirecek şekilde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp davalı kefilin somut olay bakımından kefalet sorumluluğu bulunup bulunmadığı saptanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 28.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.