Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10982 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 16854 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan kimse gelmemiş olduğundan incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -KARAR-Davacı vekili, müvekkilinin davalı ... ile evli olduğu dönemde adı geçen davalının baskısı sonucu boş bir senet imzalamak zorunda kaldığını, bu senedin daha sonra doldurularak davalı ...'nın bankadan kullandığı kredinin teminatı olarak verildiğini ve senedin banka tarafından takibe konu yapıldığını iddia ederek müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.Davalı banka vekili cevabında, davacının kefaleti ile diğer davalı ...'ya akdedilen genel kredi sözleşmesi uyarınca kredi kullandırıldığını, davacının kredi sözleşmesine kefil olduğu gibi ayrıca kredinin teminatı olarak taşınmazı üzerine banka lehine ipotek tesis ettirdiğini kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek alacaklarının tahsili için tahsilde tekerrür olmamak üzere icra takipleri yapıldığını, kredi borçlusu davalının ciro yoluyla bankaya teslim ettiği davacının borçlu olduğu senedin geçerli bir senet olduğunu savunarak davanın reddi ile lehlerine tazminata karar verilmesini istemiştir.Diğer davalı cevap dilekçesinde, davacının iddiasını doğrular beyanda bulunmuştur.Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre davalılardan ...'in, davalı bankadan kullandığı krediye teminat olarak davacının imzasını taşıyan dava konusu 200.000,00 TL bedelli senedi verdiği, davalı bankanın diğer davalıdan takip tarihi itibarıyla toplam 201.283,42 TL alacaklı olduğu senedin geçersizliğine ilişkin iddialarını davacının ispat edemediği, davalının tazminat isteminin koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın ve davalı bankanın tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava bonoya dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.Davacı, dava konusu bononun borçlusu, davalı ... lehdarı davalı ... ise ciro yolu ile hamildir.Davalı ... 03.02.2015 tarihli cevap dilekçesinde, dava konusu bonoyu boşandığı eşi olan davacıya baskı ve tehtitle imzalattığını, bu senet karşılığında davacıya hiçbir para vermediğini açıkça beyan etmiştir. Senet lehdarı olan davalı ...'in bu beyanları ikrar niteliğinde olup, kendisini bağlar. Bu itibarla davanın ... yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken reddedilmiş olması doğru görülmemiştir. Diğer davalı ..., bonoya ciro yolu ile hamil olmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun ( TTK) 778/1-a yollaması ile bonolarda da uygulanması gereken 687/1 maddesine göre; “ Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan defileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” Mahkemece anılan yasa hükmü uyarınca hamilin bonoyu kötüniyetle iktisap edip etmediği hususu üzerinde durulup, bu konuda araştırma ve inceleme yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması da bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 20/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.