Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10908 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 2211 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı asil ... ve vek. Av. ... ile davalı vek. Av. ...'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan asilin ve avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -KARAR-Davacı vekili, müvekkilinin davalıya borcu olduğu iddiasıyla aralarındaki 01.10.2010 tarihli bayilik sözleşmesinin 14.01.2013 tarihinde haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, müvekkilinin uğramış olduğu zararın fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 20.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili yargılamada 10.06.2015 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini ıslah ederek toplam 186.696,13 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, sözleşmenin feshedildiği tarih itibariyle davacının müvekkiline vadesi geçmiş ve ödenmemiş borcu bulunduğunu, davacının zararını ispatla yükümlü olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen kök ve ek raporlara göre, taraflar arasındaki 01.10.2010 tarihli bayilik sözleşmesinin 7.3. maddesinde vadesi gelmiş borçların ödenmemiş olmasının fesih sebebi olarak düzenlendiği, sözleşmenin davalı tarafından feshinden 3 gün önce 11.01.2013 tarihinde 55.000 TL'lik ödeme yaptığı ve davalının ihtirazi kayıtta bulunduğuna dair belge sunulmadığı, bu durumda taraflar arasındaki sözleşmenin 7.3. maddesinin fiilen değiştiği şeklinde yorumlanabileceği, somut olayda davacı tarafın 3 gün önce yaptığı ödemeye rağmen 3 gün sonra vadesi dolmuş borçlardan bahisle herhangi bildirim yapılmadan fesih yapılmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, bu durumda davalının feshinin haksız olduğu, bilirkişi kurulu raporuna göre davacı zararının 186.696,13 TL olarak hesaplandığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 186.696,13 TL alacağın 20.000 TL'sinin dava tarihi olan 21.11.2013 tarihinden, geri kalan 166.696,13 TL'nin ise ıslah tarihi olan 10.06.2015 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiği iddiasıyla doğan zararın tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki 01.10.2010 tarihli bayilik sözleşmesinin 7.3. maddesinde “Bayi, cari hesap kayıtlarına göre oluşan borcunu şirketin aksine bildirimi bulunmadıkça faturanın üzerindeki ödeme gününde (vadesinde) şirket tarafından bildirilen banka hesabına nakden ve defaten ödeyecektir. Belirlenen ödeme gününde ödeme yapılmadığı veya eksik yapıldığı takdirde başkaca bir ihtar ve ihbara gerek olmaksızın temerrüdün gerçekleştiği kabul edilir. Takip eden ödeme gününde bir önceki ödeme günü temerrüde düşürülen miktar ödenmediği takdirde, şirket son satıcılarından bayi adına tahsilat yapabilir ve dilerse herhangi bir ihtara ve önel verilmesine gerek olmaksızın sözleşmeyi derhal ve tek taraflı olarak feshedebilir” hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda davalının sözleşmeyi feshinde anılan sözleşme hükmünde yer alan koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti sonucunda feshin haklı olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Her ne kadar mahkemece bilirkişi raporu alınmış ise de hükme esas alınan bilirkişi raporunda sözleşmenin 7.3. maddesinde öngörülen koşulların yerine getirilip getirilmediği hususunda açık ve net bir görüşe yer verilmemiştir. Zira, ödenmeyen borcun önceki fatura kapsamında kalan borçlardan olup olmadığı ve 2. fatura vadesinde de devam edip etmediği hususunun açıkça saptanması, uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde çözüme kavuşturulması açısından gerekli bulunmaktadır. Mahkemece bu yönlerden ek rapor ya da gerektiğinde yeni bir bilirkişiden rapor alınarak deliller hep birlikte değerlendirilip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 16/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.