MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... gelmiş olduğundan duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacılar vekili, müvekkilleri tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan ilamsız icra takibinin asıl borçlusu ... lehine davalı bankadan kullanmış olduğu kredi için taşınmazları üzerinde ipotek tesis edildiğini, dava konusu 23.12.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin 31. sayfasında müvekkillerinin ipotek borçlusu sıfatıyla imza attıklarını, bu sözleşmeye kefil olmadıklarını ileri sürerek, başlatılan ilamsız icra takibinde müvekkillerinin davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacıların 23.12.2010 tarihli genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, taraflar arasında geçerli bir kefalet sözleşmesinin kurulduğunu ileri sürerek, davanın reddine, %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere göre; davacıların dava dışı ...'nin davalı banka nezdinde kullanmış olduğu 23.12.2010 tarihli ve 3.000.000,00 TL bedelli kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıkları, aynı zamanda davalı banka lehine taşınmazları üzerinde ipotek tesis ettikleri, davacıların kredi sözleşmesinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla atmış oldukları imzaların üst kısmına ipotek borçlusu olarak yazmış olmalarının davacılar ile davalı banka arasındaki kefalet sözleşmelerinin geçerliliğini etkilemeyeceği, kefalet sözleşmesinin geçerli olduğu, davacılar aleyhine müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla yapılan takibin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir. Dava, davacıların takip dayanağı 23.12.2010 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibinde İİK'nın 72. maddesi uyarınca borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Dosya kapsamından davacıların dava dışı asıl borçlu şirketin davalı bankaya olan borcu için taşınmazları üzerinde ipotek tesis ettikleri anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık dava konusu takip dosyası dayanağı olan 23.12.2010 tarihli genel kredi sözleşmesini davacıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalayıp imzalamadıkları noktasında toplanmaktadır. Söz konusu genel kredi sözleşmesinin aslının 31. sayfasında müşterek müteselsil kefalet şerhi başlığı altında kefil imzalarının bulunduğu kısımda davacıların imzasının üstünde “ipotek borçlusu” sıfatı yazılıdır. Aynı sayfada davacılar dışında imzaları bulunan kişilerin imzalarının üstünde ise “kefil” sıfatınınyazılı olduğu görülmüştür. Bu durumda davacıların bu sözleşmeyi kefil olma iradesi ile imzaladıkları iddia edilemeyeceği gibi ... olarak kurulan ve bir güven kurumu olan davalı bankanın basiretli bir tacir gibi davranma ve özen yükümlülüklerini ihlal ettiği gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacılar yararına takdir edilen 1350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 09/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.