MAHKEMESİ :Sulh Ceza MahkemesiSUÇ : Çevrenin kasten kirletilmesiHÜKÜM : Beraat Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; I- Genel İlkeler: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56/1. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasada yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 3/a maddesinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup, alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde, Kanun’un amaçlarından birisi olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanunun 181 ilâ 184. maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır. Türk Ceza Kanununun 181. maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır. Türk Ceza Kanunun 182. maddesinde suç olarak düzenlenen çevrenin taksirle kirletilmesi eylemi ise çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortama taksirle verilmesidir. Bu kapsamda bir kusurluluk türü olan taksir, hukuki anlamda failin suç işlemek istememesi, buna rağmen hukuk düzeninin gereklerine de aldırmaması halini ifade eder. Türk Ceza Kanunu, taksiri, bilinçli ve bilinçsiz taksir olarak ikili şekilde düzenlemiştir. Buna göre “bilinçsiz taksir” Türk Ceza Kanununun 22/2. maddesinde, "dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi" biçiminde tanımlanmış; bilinçli taksir ise aynı maddenin üçüncü fıkrasında "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde açıklanmıştır. Bu düzenleme uyarınca bilinçli taksir ile bilinçsiz taksir arasındaki temel farklılık, bilinçli taksirde istenmeyen neticenin öngörülmesiyken, bilinçsiz taksirde ise öngörülmemesidir. Başka bir deyişle, bilinçsiz taksirde fail özen yükümlülüğünün ihlali dolayısıyla kanuni tanıma uygun bir fiilin gerçekleşeceği ihtimalini düşünmemektedir. Bilinçli taksirde ise fail, suçun konusu bakımından somut bir tehlikenin varlığını öngörmesine rağmen bu tehlikenin derecesini önemsememesi veya şahsi yeteneğini abartması ya da şansına güvenmesi nedeniyle kanuni tanıma uygun bir fiilin gerçekleşmeyeceğine güven beslemektedir. Bu açıklamalar ışığı altında dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla kirlenme neticesi öngörülmeden atık veya artıkların alıcı ortama verilmesiyle bilinçsiz taksir, kirlenme neticesi öngörülmesine karşın meydana gelmeyeceği düşüncesiyle hareket edilmesi halinde ise bilinçli taksirle çevrenin kirletilmesi suçu oluşacaktır. TCK’nın 181/1. maddesinde sözü edilen “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali; 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu gibi kanunların, kapsadıkları alanlarla ilgili olarak “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsedikleri düzenlemelere dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecek olan, arıtma, depolama, imha etme, taşıma, koruma, alıcı ortama verme, uzaklaştırma gibi hususlar bakımından öngörülen yükümlülüklere aykırı davranmayı ifade etmektedir. “Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır. Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde ise kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.” Yine aynı Kanunun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan artık ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir. Türk Ceza Kanununun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181/1, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182/1 ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddelerinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; suç tipine göre kasten veya taksirle, su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten veya taksirle kirletilmesi, kanunda tehlike suçları olarak düzenlenmiştir. Zararın gerçekleşmesi, bu suçlarda unsur olmadığı gibi cezalandırma şartı da değildir. Öte yandan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali TCK'nın 181. maddesinin 3. fıkrası ile 182/1. maddesinin ikinci cümlesinde, bunların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması ise 184/1. maddesi ile 182/2. maddelerinde, çevreyi kasten veya taksirle kirletmek suçlarında cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir. II – Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler: 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ek 6. maddesi gereğince; hava kalitesinin korunması ve hava kirliliğinin önlenmesi için, ulusal enerji kaynakları öncelikli olmak üzere, Bakanlıkça belirlenen standartlara uygun temiz ve kaliteli yakıtların ve yakma sistemlerinin üretilmesi ve kullanılması zorunludur. Hava kalitesinin belirlenmesi, izlenmesi ve ölçülmesine yönelik yöntemler, hava kalitesi sınır değerleri ve bu sınır değerlerin aşılmaması için alınması gerekli önlemler Bakanlıkça yürütülür. Bu çalışmalara ilişkin usûl ve esaslar ise Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir. Aynı Kanunun 20/b-c maddesinde, hava kirliliği yönünden önemli etkileri nedeniyle bazı tesislerin kurulması, işletilmesi gibi faaliyetleri izne tâbi tutulmuş, hem bu tesislere hem de hava kirliliği yönünden kurulması ve işletilmesi izne tâbi olmayan tesislere, toplu ya da ferdi ısıtılan konutlara yönetmelikle belirlenen emisyon miktarlarının sınırlarını aşmama yükümlülüğü getirilmiştir. Kanun’un 20/d bendinde ise hava kirliliği yönünden özel önem taşıyan bölgelerde veya kirliliğin ciddi boyutlara ulaştığı zamanlarda ve yerlerde veya kritik meteorolojik şartlarda, yönetmeliklerle öngörülen önlemleri almayan, yasaklara aykırı davranan ya da mahallî çevre kurullarınca bu konuda alınan kararlara uymayanlara yönelik yaptırımların artırılacağı hükme bağlanmıştır. Yine bu Kanunun 8. 9, 11 ve ek 6. maddelerinde yer verilen çerçeve hükümler gereğince, hava kalitesinin korunması, kirlenmesinin önlenmesi, atmosfere yayılan kirleticilerin kontrol altına alınması, hava kirliliğinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerinin engellenmesi ya da azaltılması şeklinde özetlenebilecek ortak amaçlarla aşağıda belirtilen yönetmelikler kabul edilmiştir. a) 02.11.1986 tarihli Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği; 3. maddesindeki düzenlemeye göre bu Yönetmelik, tesisler ve motorlu vasıtaları kapsamaktadır. Yönetmeliğin 5/d maddesinde tesis, “kurum, kuruluş, işletmeler ve diğer sabit düzenekler, makineler, aletler ve diğer yer değiştirebilen teknik düzenekler ile motorlu vasıtalar, üzerinde madde depolanan, boşaltılan ve iş yapılan mülkler” şeklinde tanımlanmıştır. Yönetmeliğin 6. maddesinde hava kalitesinin sınır değerleri gösterilmiş, 7. maddede izne tabi tesislerin emisyon sınırları, maddelerde ise diğer tesislerle ilgili emisyon tanımları ve uygulanacak kurallar belirlenmiştir. Bu yönetmelik, aşağıda (c) bendinde bahsedilen Yönetmeliğin 16. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. b) 22.07.2006 tarihli Endüstri Tesislerinden Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği; 2. maddesindeki düzenlemeye göre bu Yönetmelik tesisleri kapsamaktadır. Tesis ise Yönetmeliğin 4/d maddesinde, atmosfere emisyon veren her bir üniteyi, makineler, aletler ve diğer sabit düzenekleri, üzerinde madde depolanan, boşaltılan ve iş yapılan mülkleri ifade etmektedir. Tesislerin bütünü işletme olarak adlandırılmaktadır. Yönetmelikte tesislerin tabi olduğu yükümlülükler ve uymaları gereken emisyon sınırları belirlenmiştir. Yönetmelik, 42. maddesi ile 07.10.2004 tarihli Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği yürürlükten kaldırmış, kendisi de aşağıda (d) bendinde bahsedilen Yönetmeliğin 37. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. c) 06.06.2008 tarihli Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği; 2. maddesinde ifade edildiği üzere hava kalitesi standartlarını ve hava kalitesinin değerlendirilmesini, “bölge”ler ve “alt bölge”lerin oluşturulmasını ve tüm bölgelerde iyi hava kalitesinin sağlanması için alınması gerekli önlemleri kapsamaktadır. d) 03.07.2009 tarihli Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği; Sanayi ve enerji üretim tesislerinin faaliyetleri sonucunda atmosfere yayılan emisyonları kontrol altına almayı amaçlamış, bu nedenle 2/a maddesindeki düzenleme doğrultusunda işletmeleri kapsamına almıştır. Yönetmeliğin 5. maddesine göre hava emisyonu olan ve “Çevre Kanununca Alınması Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında Yönetmelik” kapsamında yer alan işletmelerden kaynaklanan hava emisyonlarının değerlendirilmesinde bu Yönetmelik hükümlerine göre işlem yapılmalıdır. Yönetmelik maddelerinde ve eklerinde, işletmeler ve tesislerin uyması gereken yükümlülükler ile emisyon sınırları belirlenmiştir. e) 13.01.2005 tarihli Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği;1. maddesinde açıklandığı üzere konut, toplu konut, kooperatif, site, okul, üniversite, hastane, resmi daireler, işyerleri, sosyal dinlenme tesisleri, sanayide ve benzeri yerlerde ısınma amaçlı kullanılan yakma tesislerinden kaynaklanan is, duman, toz, gaz, buhar ve aerosol halinde dış havaya atılan kirleticilerin hava kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ve denetlemek amacıyla kabul edilmiştir. Yönetmeliğin çeşitli maddelerinde, ısınma amaçlı yakıtlara ilişkin yükümlülükler ve sınır değerler kabul edilmiştir. f) 04.04.2009 tarihli Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği; 12. maddesinde motorlu kara taşıtı sahiplerinin yükümlülükleri belirlenmiş, bu yükümlülükler açısından Çevre Kanununun Ek-4. maddesine atıf yapılmış, motorlu taşıt sahiplerinin bu suretle egzoz gazı emisyon ölçümlerini düzenli olarak yaptırması ve egzoz emisyon değerlerinin sınır değerlere uygun olması sağlanmaya çalışılmıştır. Bu yönetmelik, aşağıda (g) bendinde bahsedilen Yönetmeliğin 22. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. g) 30.11.2013 tarihli Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü İle Benzin Ve Motorin Kalitesi Yönetmeliği; 14. maddesinde, mülga olan 2009 tarihli Egzoz Gazı Emisyonu Yönetmeliğinin 12. maddesinde belirtilen yükümlülükleri tekrarlayarak sıralamış, bu suretle motorlu kara taşıtı sahiplerinin yükümlülükleri belirlenmiş, bu yükümlülükler açısından Çevre Kanununun Ek-4. maddesine atıf yapılmış, motorlu taşıt sahiplerinin bu suretle egzoz gazı emisyon ölçümlerini düzenli olarak yaptırması ve egzoz emisyon değerlerinin sınır değerlere uygun olması sağlanmaya çalışılmıştır. Görüldüğü üzere 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca hava kalitesinin korunması ve kirlenmesinin önlenmesi gibi amaçlarla kabul edilen bu yönetmeliklerin tamamı, tesisler, işletmeler, motorlu taşıtlar, makineler ve konutlar gibi nitelikleri ve faaliyetleri gereği sürekli ya da dönemsel emisyon üreten yerlerle ilgilidir. Bahsedilen yerler ve faaliyetler dışında, örneğin açık havada atık yakma eyleminde olduğu gibi bireylere, herhangi bir yükümlülük yüklenmemiş, yakma faaliyetiyle oluşacak emisyonun sınır değeri belirlenmemiş ve eylem hakkında yaptırım da öngörülmemiştir. Yönetmeliklerde bahsedilen konut, işletme, tesis ve makineler gibi nitelikleri ve faaliyetleri gereği sürekli ya da dönemsel emisyon üreten yerler için kabul edilmiş emisyon sınır değerlerinden birinin, bireyler hakkında da geçerli olduğunu kabul etmek, Kanunun çerçeve hükümleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerde yer almayan bir yükümlülüğün varlığını kıyasen kabul etmek anlamına gelir. TCK’nın 2/3. maddesi ise ceza hukukunda kıyası yasaklamıştır. Bu açıklamalar ışığında önemle vurgulanması gereken husus şudur; hava alıcı ortamının, dolayısıyla çevrenin kirlendiği ya da kirlenme ihtimali bulunduğunun kabul edilebilmesi için, öncelikle kirlilik kaynağının tespit edilmesi, daha sonra da ilgili yönetmeliklerde kirletici kaynaklar bakımından öngörülen emisyon sınır değerinin aşılmış olması gerekir. Farklı tarihlerde farklı yönetmelikler kabul edilmiş olması karşısında, zaman bakımından uygulama ilkesinin zorunlu sonucu olarak işletme/tesis için suç tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelikte havayı kirlettiği yahut kirletme ihtimali taşıdığı kabul edilen emisyon sınır değerinin, sonradan yürürlüğe giren yönetmelikte de kabul edilmiş olması gerekir. 04.04.2009 tarihli mülga olan Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği 12.maddesinde; “(1) Çevre Kanunu'nun Ek 4 üncü maddesi uyarınca, motorlu kara taşıt sahibi, taşıtının egzoz gazı emisyon ölçümlerini 6'ncı maddede belirtilen periyotlarda yaptırmak ve taşıtının egzoz gazı emisyonlarının 7'nci maddede belirtilen sınır değerlere uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür. (2) Ölçüm yaptırması gereken periyota ait egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırmayan motorlu taşıt sahibine soruşturma zamanaşımı da dikkate alınarak, Çevre Kanunu'nun 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirlenen idari para cezası uygulanır. (3) Egzoz gazı emisyon ölçümü sonucu sınır değerlere uygun çıkmayan taşıt sahibi,taşıtının gerekli bakımını yaptırmak ve bu Yönetmelikle belirlenen standartları sağlamakla yükümlüdür. (4) Taşıt sahibi egzoz gazı emisyon ölçüm pulunun ilgili bölüme yapıştırıldığı motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatını taşıtında bulundurmak ve istenildiğinde ölçüm sonucunu belgeleyen çıktıyla birlikte denetim yetkilisine ibraz etmek zorundadır. Egzoz gazı emisyon ölçümlerinin devamının takibi amacıyla, ruhsatın üzerinde egzoz gazı emisyon ölçüm pulu yapıştırma yeri dolana kadar tahrifat olmaksızın saklanması ve denetimlerde ibraz edilmesi zorunludur.” şeklinde düzenlemeler bulunmaktadır. 30.11.2013 tarihli Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü İle Benzin Ve Motorin Kalitesi Yönetmeliği 14. maddesinde; “ (1) Çevre Kanununun Ek-4 üncü maddesi uyarınca, motorlu taşıt sahibi, taşıtının egzoz gazı emisyon ölçümlerini bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen periyotlarda yaptırmak ve taşıtının egzoz gazı emisyonlarının bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinde belirtilen sınır değerlere uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür. (2) Egzoz gazı emisyon ölçüm sonucu, sınır değerlere uygun çıkmayan taşıt sahibi, taşıtının gerekli bakımını ve egzoz gazı emisyon ölçümünü otuz gün içerisinde yaptırmakla ve bu Yönetmelikle belirlenen standartları sağlamakla yükümlüdür. Taşıt sahibi otuz gün içerisinde aynı istasyonda ilk ölçümden sonra yapılacak en fazla 2 ölçüm için ücret ödemez. 3 üncü ölçümden sonra ölçüm ücreti tam olarak alınır. (3) Taşıt sahibi, egzoz gazı emisyon ölçüm pulunun ilgili bölüme yapıştırıldığı motorlu taşıt egzoz emisyon ruhsatını taşıtında bulundurmak ve istenildiğinde denetim yetkilisine ibraz etmek zorundadır. Egzoz gazı emisyon ölçümlerinin devamının takibi amacıyla, ruhsatın üzerinde egzoz gazı emisyon ölçüm pulu yapıştırma yeri dolana kadar tahrifat olmaksızın saklanması ve denetimlerde ibraz edilmesi zorunludur.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun Ek-4.maddesinde ise; “Motorlu taşıt sahipleri, egzoz emisyonlarının yönetmelikle belirlenen standartlara uygunluğunu belgelemek üzere egzoz emisyon ölçümü yaptırmak zorundadırlar. Trafikte seyreden taşıtların egzoz emisyon ölçümleri ve standartları ile ilgili usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Motorlu taşıt üreticileri de üretim aşamasında yönetmelikle belirlenen emisyon standartlarını sağlamakla yükümlüdür.” düzenlemeleri yer almaktadır. III - Yargılamaya Konu Olay ... tarafından 10/04/2013 tarihli ve 3626 sayılı yazı ile Çevre ve Orman Bakanlığı'nda görevli personelce tutulan 19/03/2013 tarihli ve 124736 seri numaralı tutanağa atfen....'ya ait sanık ... yönetimindeki.... plakalı aracın egzoz gazı emisyon sınır değerlerin sağlamadığı iddiasıyla çevrenin kasten kirletilmesi suçundan dava açılmıştır. 19.03.2013 tarihli çevre denetim raporunda özetle; egzoz emsiyon ölçüm değerlerinin sınır değerlerin üzerinde çıktığı, sanığın bahse konu araca ait 26.09.2013 tarihine kadar geçerli egzoz emisyon pulunun mevcut olduğu belirtilmiştir. Sanık savunmasında özetle; “Ben egzoz muaeyenesini 25/09/2012 tarihinde yani olay gününden yaklaşık 6 ay önce yaptırmıştım, egzoz muayeneleri her senede bir yapılır, egzos muayenesinden geçtiğim için arabanın egzoz değerlerinde bir sorun olmadığını düşünüyordum, egzos değerlerinin arttığını bilseydim aracıma muakkak bakım yaptırırdım, çevreyi kirletmek gibi bir kastım olmamıştır, hatta bu nedenle idari para cezasıda ödedim, ayrıca hakkımda ceza davası açıldı, suçsuzum” şeklinde beyanda bulunmuştur. Yukarıda belirtildiği üzere, motorlu kara taşıtı sahiplerine, egzoz emisyon değerlerinin sınır değerlere uygun olmasının sağlanması yükümlülüğü getirilmiştir. Ancak dosya kapsamında yapılan değerlendirmede, sanığın suç tarihinden yaklaşık 6 ay önce egzoz emisyon pulu aldığı, egzoz emisyon puluna ait belgenin geçerlilik süresinin 26.09.2013 tarihine kadar olduğunun çevre denetim tutanağında belirtildiği, bu suretle dosyadaki belge ve bilgilere göre suça konu eylem açısından, sanığın kast veya taksir derecesinde kusuru bulunduğuna dair delil bulunmadığı görülmektedir. Açıklanan gerekçelerle kurulan hüküm hukuka uygun bulunmuştur. IV – Sonuç ve Karar Eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan ..... Müdürlüğü vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 30.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.