Kasten yaralama, tehdit, hakaret ve görevi kötüye kullanma suçlarından şüpheliler ..., ... ve ... haklarında yürütülen soruşturma evresi sonucunda, Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 23/02/2016 tarihli ve 2016/396 soruşturma, 2016/1602 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin Bodrum Sulh Ceza Hakimliğinin 06/05/2016 tarihli ve 2016/998 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 18/11/2016 gün ve 388946 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi. İstem yazısında; “Dosya arasında bulunan 19/02/2016 tarihli ve yine itiraz dilekçesi ekinde dosyaya sunulan 26/02/2016 tarihli kamera görüntüsü incelenmesine ilişkin bilirkişi raporları ile müştekiler hakkındaki ... Devlet Hastanesinin 21/01/2016 tarihli ve 1331570 ila 1412723 sayılı genel adli muayene raporları dikkate alındığında, kasten yaralama ve hakaret suçlarına ilişkin toplanan delillerin kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu ve bu delillerin mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir. Hukuksal Değerlendirme: Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar." 2. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler." 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir. Aynı Kanun'un “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinde ise; “(3) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, O Yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir. (4) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet Savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır. Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, suçu takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlanmasını ifade eden ilkeye "araştırma mecburiyeti ilkesi"; hazırlık soruşturmasının neticesinde fiilin takibini gerektirecek hususlarda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, başka bir ifade ile, şüphelerin ciddi olduğunun tespit edilmesi ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda, yetkili makam tarafından kamu davasının açılmasını ifade eden ilkeye ise "kamu davasını açma mecburiyeti ilkesi" denilmektedir. Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir. İncelenen dosyada, müşteki ...’ın Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadelerinde, kullandığı araçla maddi hasarlı yaralamalı bir trafik kazasına neden olduğunu, bu olayın soruşturması için... İlçe Emniyet Müdürlüğüne ait karakolda bulunduğu sırada isimlerini daha sonra öğrendiği polis memurları ..., ... ve ...’ın kendisine hakaret ettikleri ve tehdit içerikli sözler söylediklerini, kendisini kasten yaraladıkları iddiasıyla şikayetçi olduğu, müşteki İsa Süren’nin Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde, ....’ın kaza yaptığını öğrendikten sonra .... İlçe Emniyet Müdürlüğüne ait karakola gittiğini, burada isimlerini daha sonra öğrendiği polis memurları ..., ... ve ... ile sivil üniformalı görevlilerin kendisine hakaret ettikleri ve tehdit içerikli sözler söylediklerini, kendisini kasten yaraladıkları iddiasıyla şikayetçi olduğu, şüphelilerin alına ifadelerinde suçlamaları kabul etmedikleri, şüphelilerin olay kapsamında yasal zor kullanma yetkilerini kullandıkları, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırı aşmadıkları, bu suretle üzerlerine atılı hakaret, tehdit, kasten yaralama ve görevi kötüye kullanma suçlarını işlediklerine dair iddiadan başka, şüpheli savunmalarının aksine haklarında kamu davası açılmasını gerektirecek yeterli delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmektedir. Yapılan itiraz üzerine değerlendirme yapan Bodrum Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/998 değişik iş numaralı kararıyla, soruşturma evrakının incelenmesinde itiraz dilekçesi ekinde sunulan 26/02/2016 tarihli raporun teknik detay başlıklı değerlendirmesi, sesin görüntüyle uyumsuzluğu dikkate alındığında hakaret ve tehdit suçlarından kamu davası açmaya yeterli şüphe oluşmadığı, şüphelilerin yasal zor kullanma yetkileri dikkate alınarak yaralama ve görevi kötüye kullanma suçlarından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın gerekçesi usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, itirazın reddine karar verilmiştir. Ancak dosya kapsamında temin edilen adli muayene raporları, olaya ilişkin kamera kayıtları ve bilirkişi raporları değerlendirildiğinde, olay dahilinde hakaret ve kasten yaralama eylemlerinin gerçekleştiğine ilişkin kamu davası açmaya yeterli şüphe oluştuğu, kamera kayıtları detaylı bir şekilde değerlendirilerek, hakaret ve kasten yaralama eylemlerinin kim tarafından gerçekleştirildiği açıkça tespit edilmek suretiyle gereğinin takdir edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle itiraz merciince soruşturmanın eksik yapılmış olduğu gözetilerek, gereğinin takdir edilmesi gerekirken itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır. Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, 1- Bodrum Sulh Ceza Hakimliğinin 06/05/2016 tarihli ve 2016/998 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 2- Aynı kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin itiraz mercii tarafından mahallinde tamamlanmasına, 27.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.