Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13907 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 26558 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Sulh Ceza MahkemesiSUÇLAR : Hakaret, tehditHÜKÜMLER : MahkumiyetYerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;1- Hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Öte yandan kendilerine belirli idari yetkiler verilmiş görevlilerin, sözlerine ve eylemlerine getirilen eleştirilere daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiği AİHM içtihatlarında kabul edilmektedir. AİHM, kamu görevlilerine karşı yapılmış hakaret içerikli ifadelerle ilgili bir başvuruda, başvuruya konu sözlerin, kamuoyunun söz konusu görevlinin performansına duyduğu güveni ortadan kaldırmaya yönelik gerçek bir tehlike meydana getirip getirmediğini incelemektedir.Yargılamaya konu somut olayda; sanığın gazetesinin kendisine verilmemesine sinirlenmesi üzerine bu hususu görüşmek için gittiği infaz koruma baş memurunun odasında söylediği kabul edilen “gazetemi getiren insandır, getirmeyen insan değildir” şeklindeki sözlerin müştekilerin onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici ve kaba söz niteliğinde olduğu, dolayısıyla hakaret suçunun unsurları itibari ile oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesi,2- Müştekilerin aşamalardaki beyanlarında, sanığın talepleri yapılmazsa gittiği yerdeki odayı yakacağını söylediğine yönelik beyanlarından da anlaşıldığı üzere sanığın taleplerinin yerine getirilmesini sağlamak maksadıyla söylediği “burayı yakar yıkarım” şeklindeki sözleri, şarta bağlı olup ayrıca müştekilerin malvarlığına yönelik bir tehdit içermediğinden atılı suçun unsurlarının oluşmadığının gözetilmemesi,3- Kabule göre de;a- Her iki suç açısından da, birden fazla kişiye karşı tek bir hareketle gerçekleştirilen eylemlerde TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, b- Sanığın hakaret eylemini, cezaevi içerisinde işlemesi karşısında, aleniyet unsurunun olayda gerçekleşmediği gözetilmeden, TCK’nın 125/4. maddesinin uygulanması,c- Sanığın “kantinden günlük gazete talep etmiştim ve buna ilişkin parasını da yatırmıştım, olay günü görevliler gazetemi getirmeyince gazetemin getirilmesini istedim, benim ile ilgilenen görevliler gazete getirmekle görevli olmadıklarını söyleyince bende başmemur ile görüşmek istedim, başmemur akşam vakti olduğunu, bu saate kadar niye talepte bulunmadığımı sordu, ben talepte bulunduğumu ancak yerine gelmediğini söyledim” şeklindeki savunması karşısında, 5275 sayılı Kanunun 62. maddesi uyarınca mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahip bulunan sanığın talebinin yerine getirilip getirilmediği hususu araştırılıp, sonucuna göre tehdit suçu açısından TCK’nın 29 ve hakaret suçu açısından 129. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanma olanağının tartışılmaması,d- Sanığın adli sicil kaydında daha ağır cezası bulunmasına karşın daha hafif olan mahkûmiyetin tekerrüre esas alınması, e- Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,Bozmayı gerektirmiş ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.